26. bölüm

4.2K 304 68
                                    

MUZO'NUN AÇISINDAN

Gökay abinin söylediği şeylerden sonra emmi çok değişti, resmen yanıma yaklaşan herkese düşman kesiliyordu. Kadın yada erkek fark etmeksizin samimi davrananlara evli olduğumu, yaptıklarının ayıp olduğunu söylüyordu.

Çoğu erkek alaka kuramasa da, bazıları ciddi anlamda surat asıyordu evli olduğumu duyduklarında. Adanada bu kadar eşcinsel var olması, hatta birden fazla kişinin beni çekici bulması beni hayrete düşürüyordu.

"Oğlanım sen de gülümseme millete, içimde kazan kayniyür. Sıkacam birinin tabanına şimdi..." Sinirle dişleri arasından konuşan adama bakıp iyice sırıttım ve kulağına eğildim.

"Bu kıskançlık sana çok yakıştı Tayfun'ummm..." alt dudağımı ısırdığım gibi gözleri dudağıma inen ve yutkunan adama büyük bir gülümsemeyle baktım.

"Tayfun köpek olmuş yoluna..." böyle konuştuğu her seferde kalbim ağzımdan çıkacak gibi atmaya başlıyordu.

"Abim sanmışlar seni, kocam olduğunu bilseler..." ucu açık cümlemle gözleri parmağımdaki yüzüğün yerine takıldı, ameliyata girerken çıkartmışlardı.

"Bak ne diyüm, bu baba yüzük yerine düz alyans takalım biz. Millet anlamiyür adam sahipli, bakiyürler oğlanıma." Kaşlarımı çatıp yalandan bir sinirle yüzüne baktım.

"Sahipli mi, köpek miyim ben Tayfun, arsa mıyım?" Ona arkamı dönüp yumruklarımı sıktım, gülmemek için kendimi sıktığımı bilmediği için panik olmuştu.

"Yok gülüm, Tayfun'un canı, olur mu öyle şey... dilime sokayım. Gülüm onu demek istemedim ben, gönlünün dolu olduğu anlaşılsın diye dedim." Elleri belimi bulurken dudaklarım hafifçe kıvrıldı, kollarında ona dönüp boynuna yavaşça sarıldım.

"Kalbim bir adamla dolu, gözüm sadece o adamı görüyor. Merak etme hiç, kim bakarsa baksın, ben bir sana bakarım."

Yüzünden bir mutluluk ve huzur dalgası geçerken dudakları kıvrıldı. Dudaklarımı öpecekken geri çekildi, çok iyiydim artık, üç hafta olmuştu ama beni korkusundan öpmüyordu bile.

Alt tarafımı ona sürttüm, gözleri yüzümü inceliyordu. İstekle dudaklarımı ısırıp aynı hareketi tekrar ettim. Belimdeki elleriyle beni uzaklaştırmak istedi ama kendimi sertçe ona çarpınca sadece yüksek sesle inlemekle yetindi.

"Gülüm, dur. Canın yanar sonra, kıyamam, dayanamam." Bıyıklarını hafifçe çekiştirip benden uzaklaştı, elimi kemerime atıp açmaya başladım.

"Tamam ama benim boşalmam gerek, sen ne yaparsan yap. Üç haftadır dokunmadın bile, bari kendimi rahatlatayım." Büyük koltuğa oturmadan önce altımdakileri çıkarttım.

Şimdiden demir gibi olmuştum ve damarları belli oluyordu. Önce biraz kuru kuru okşadım kendimi, daha önce böyle bir şey yapmadığım için hayretle bana bakıyordu.

Elimi uzattım tükürmesi için, onun tükürüğüyle kendimi çekerken dişleri sıkılı halde beni izliyordu. Pantolonu her saniye daha da kabarırken daha önce sadece bir kez yaptığı bir şey yapıp dizlerinin üstüne çöktü.

Karnım istekle kavrulmuştu, çıplak bacaklarımı okşayıp ellerime kadar geldi. Hırsla ellerimi kendimden uzaklaştırdığında gülesim gelmişti, beni kendimden de mi kıskanıyordu....

"Dokunma kendine, benimsin sen..." Koyulaşan gözlerine bakıp sırıttım ve ellerimi teslim olur gibi havaya kaldırdım.

"Tamam Tayfun'um, dokunmuyorum." Ufak gülümsemesiyle kasıklarıma yaklaştı, kokumu derince içine çektiğinde beklentiyle ürperdim.

Dilini çıkartıp baş kısmının altındaki noktaya sürttü ve bir kaç kez dilini çarptı. Ani gelen zevkle gözlerim kısılıp sığ bir nefes çektim içime.

"Tadına ölürüm, kokuna doyamiyüm.." söylenip sertliğimi komple ağzına aldığında sıcak ve ıslaklıkla inleyerek elimi başına attım.

Sonrası çok bulanık, hızlı ve zevk dolu hareketleriyle beni yalayışı, en dibine kadar gırtlağına sokuşu ve parmaklarıyla talan ettiği deliğim sayesinde kısa sürede boğazının derinliklerine doğru deli gibi boşaldım.

Hızla kemerini çözüp ayağa kalktığında öne atıldım, daha yeni geldiğim halde tekrar sertleşecektim. Esmerlikten kopup siyaha yaklaşmış olan aletini hevesle ağzıma aldım, saçlarımı yumruk yaparak kavrayıp ağzımın içini talan ederken gözü dönmüş gibiydi.

"Dilini çıkart yavrum..." dediğini yaptığımda boğazıma kadar girdiğini hissettim, orada tüm içindekileri boşaltırken gözlerimi gözlerine diktim.

Elinin tutuşu gevşedi ve aferin dercesine saçlarımı okşadı. Tekrar sertleşen aletime baktığında kaşları havalandı.

"Sen girmiyorsan ben gireyim mi?" Yüzü bir süre hayretle dolarken, bir süre sonra gevşedi ve olumlu anlamda başını salladı.

Yüzümdeki çapkın gülümsemeyle ayaklandım ve sevdiğimi odamıza doğru ilerlettim.

Adana Kekosu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin