Muzo ve emmi sağolsun, Oktay ile aramdaki kırgınlık toz bulutu gibi dağılmıştı. Oktay beni minik minik öptükçe kıkırdayıp kıpırdanıyordum, kıkırtım hoşuna gitmiş olacak ki durmuyordu.
"Yavrum ne güzel gülüyorsun öyle, kurban olduğum yaa..." Oktay boynumu ısırınca daha yüksek sesli bir inleme koyvermiştim.
"Oktay, emmiler duyar." Endişeli bir bakışla kapıya baktım, kalkıp kapıyı kilitledi.
"Onlar kendi sesinden bizi duymaz merak etme." Yandan bir gülüşle üstüme yürürken kemerini sıyırıp çıkarttı.
Yere atacağını sanırken bir kaç hareketle elimi bağladığında şaşkınlıkla ona bakakaldım. Yüzündeki kötücül gülümsemeyle soyunurken pür dikkat her hareketini izliyordum.
"Bu gece seni cezalandırmak istiyorum, böylece bana güvenmeyi öğrenirsin. Bana dokunmak yok, yaptıklarıma itiraz etmek yok, ağlamak yok." Heves ve kabullenmeyle kafamı sallayınca çırılçıplak yanıma geldi.
Esmer tenini beğeniyle izlerken eğilip dudaklarıma kapandı, bir eliyle çenemi sımsıkı tutup hareket etmemi engelliyordu. Vücudumda garip bir heyecan vardı, sanki heyecandan titriyordum.
Oktay dilini ağzıma itip damağıma doğru bir kaç kez sürttü, dilinin etrafında inlerken çoktan sertleşmiştim. Dudaklarımdan çekilip yukarıdan bana baktı, bal gözleri parlıyordu.
"Oktay, özür dilerim sevgilim. Bir daha asla, asla." Sırıtıp ağzımı büzecek kadar sert sıktı yanaklarımı.
"Biliyorum yavrum, merak etme." Dudaklarımı öpüp boynuma yöneldi, deli gibi emiyordu. Kesin tüm boynum moraracaktı, onun bunu neden bu kadar çok sevdiğini bilmesem de karşı çıkmaya gerek duymuyordum.
Omzumdan iterek uzanmamı sağladı, kafamın iki yanına dizlerini koyduğunda gözlerimi kocaman açtım. Bunu yapacağına inanamıyordum. Onun için ağzımı kocaman açtım.
"Boğazına kadar gireceğim, var mı itirazın?" Kafamı iki yana sallayıp yutkundum.
Kasıklarıma doğru eğilip sertliğimi serbest bıraktı, yavaşça ağzıma girip alışmam için beklerken burnumdan nefes aldım. Bir süre yavaş girip çıksa da sonra deli gibi hızlandı.
Boğazımdan çıkan seslere inat hız kesmeden devam ediyordu, gözyaşlarım kulaklarıma doğru akarken kafamı geriye itip iyice boğazıma girmesini sağladım. Büyük bir homurtuyla boğazıma kökleyip boşaldı, durmasını beklerken durmuyordu.
"Şimdi sıra diğer deliğinde, biraz daha ağzının tadına varayım da. Sıkılığının da keyfini süreyim." Deli gibi hızlanıp iyice sertleşti, aletim sızdırıyordu.
Altımdakileri çıkartıp attı ve ağzımdan çıkıp bacak arama girdi. Deliğime kendi sıvılarımı sürüp hızla parmaklarken sadece gözlerime bakıyordu.
Birazcık gevşeyince hemen içime girdi, ilk kez bu kadar canım yanmıştı. Kollarımı hızla boynuna sardım, olduğu yerde kalmış öylece bekliyordu. Çekilmeye çalışınca bacağımı sarıp engel oldum, yaşlarla dolu gözlerime bakıyordu.
"Gülüm, kurban olduğum... çok acıdıysa yapmayayım. O kadar da değil, kıyamam sana." Kafamı iki yana salladım.
"Cezan bu mu? Beni yarıda bırakıp ağlatmak mı? Yapma, devam et ne olur... bırak seni hissedeyim." Ağlamak üzereydim, onu istiyordum. Canım acısa da, kanasa da istiyordum.
"Sen adamın sonu olursun." Diyerek içime kökledi.
Yüksek sesli inlememle gülümserken bacağımı kendine çekip sıkıca öptü, hareketleri beni her saniye sona yaklaştırırken ismiyle inlemeye başladım. Buna bayıldığını bildiğim için daha da yükselttim sesimi, sanki ilk kez tam anlamıyla sevişiyorduk.
Kendimi tutmayı bırakıp boşalırken gözlerim bir an karardı, kafasını boynuma gömüp omzumu hafifçe ısırdı ve iniltisini bastırarak içimde sona ulaştı. Nefesi yakarcasına omzuma ve boynuma çarpıyordu, sanki tenime kazınıyordu nefesi.
"Oktay, seni herşeyden çok seviyorum." Hmmlayıp boynumu öptü, bende seviyorum dememişti. Gözlerim doldu yine bir anda.
"Ben seni kendimden bile çok seviyorum, olanlar için özür dilerim yavrum. Bende seni kıskanırdım ama önce dinlerdim ve seni asla itmezdim. Bana en çok beni itmen koydu orada."
Dolu gözlerimle saçlarına burnumu dayarken derin bir nefes aldım. Haklıydı bir bakıma, o beni kıskandığı zaman o adamı dövmüş ama bana tek kelime etmemişti.
Saçlarını öpüp sessizce gözlerimi yumdum ve derin bir uykuya bıraktım kendimi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Adana Kekosu
RandomAdana'ya tayini çıkan bir sağlık personeli (erkek hemşire) semtin ağır kekosunun gözüne çarpar