Hastaneye girdiğimde serin hava ilaç gibi gelmişti, tayinden sonra personel sorumlusuyla görüşmek için geldiğimden soyunma odasını ve görev yerimi biliyordum. Her zamanki gibi acilde çalışacaktım ve bundan mutluydum.
İlk bir kaç saat oldukça sakin geçti ama ilerleyen saatlerde olaylar oldukça karışık bir hal almıştı. Bir çok bıçaklanma ve vurulma olayı geliyordu. Komik sebeplerden çıkan ve tarafların birbirinden şikayetçi olmadığı yaralanmalar vardı.
Daha önce hep sakin yerlerde görev yaptığım için çok şaşırmıştım buna. Amirim ise gayet alışmış duruyordu.
Vardiyam bittiğinde hem yorulmuş, hem de şaşkınlıktan bir hal olmuştum. Eve giden yolda şehir otobüsü ile ilerlerken yanımızdan geçen tanıdık araçla istemsizce gülümsedim.
Oktay siyah mercedesiyle otobüsün yanında ilerlerken bir kaç kız arabaya bakıp gülümsüyorlardı. Tanıyorlar mı bilmiyordum ama içimde hafif bir kıskançlık oluşmaya başlamıştı.
O arada nasıl olduysa Oktay bana baktı ve göz kırptı. İçimde bir yerde havai fişekler patlıyor gibi hissettim. Mahallenin durağına geldiğimiz için inerken ara sokakta durmuş bekleyen arabayı gördüm, ben sokağa girdiğim gibi arabadan çıkmıştı.
"Geç kalmışsın kardeş, mesai mi vardı?" Kafamı iki yana sallayıp onu cevaplarken hafifçe gülümsüyordum.
"Yok, bu hafta beş gün oniki saat çalışıyorum. Normal vardiyam yani." Ağzından kısa bir 'heee' dedikten sonra arabayı gösterdi kafasıyla, kaşlarımı kaldırıp yüzüne baktım.
"Atla bırakayım, yürüme o kadar yolu. Zaten oniki saat ayakta durmuşsun, yorulma daha çok." Dudağımı ısırıp arabaya yürürken dikkatle beni izliyordu ve bu utanç vericiydi.
Sağ koltuğa oturup kapıyı kapattığım gibi direksiyona geçti ve arabayı çalıştırdı. Arada gözleri bana dönüyordu ve dişlerini gösterecek kadar genişçe gülümsüyordu.
"Geçen neden benim evimi izliyordun?"
Gülerek bana döndü, kaşları yukarı kalkmıştı hafifçe. Konuşmadan önce göz kırptı yine.
"Senin evin mi, en son baktığımda ev hala benimdi.." gülerek kafamı iki yana salladım.
"İçinde oturduğum evi diyeyim o zaman." Elini kirli sakalında dolaştırıp yüzünü yola çevirdi.
"Boşken de izlerdim, sanki geri gelecek gibi. Yeniden dolacak gibi..." ciddi sözleriyle kuru kuru yutkundum. Doğru, o evi sevdiği kadın otursun diye alıp döşemişti.
"Artık ben yaşıyorum ama, arada unutuyorsun galiba." Kafasını salladı sadece, içimde bir yer kırılmıştı.
"Neden gitti peki, özel değilse?" Güldü lafıma, acı bir gülüştü.
"Sevilmek zor geldi galiba, sikilmeye alışkındı tabi. Dövülmeden, adam gibi sevilince eksik hissetmiş. Adam gibi sevmiyormuşum onu, adam gibi seven buldu herhalde." Sert konuşsada yarası olduğu belliydi.
"Sevilmek zor gelmez insana ama, alışkanlıklar zor terkedilir. Alışmıştır, o yüzdendir belki." Yalan değildi, bazı insanlar toksik, vurdulu kırdılı ilişki isterlerdi.
Omuz silkti sadece, yola bakan gözleri tatlı bir kahve tonundaydı. Kirli sakalı, kavruk teni, üstünde bazı sayılar yazılı olan büyük elleri, hafif yamuk burnu ve tüm yüzüne zıt düşen dolgun ve kırmızı dudakları vardı. Bir kaşında kesik vardı ve alnının üstünde, saç dibine kadar uzanan bir kesik izi daha vardı.
İstemsizce elim yara izine uzandı, dokunmamla yüzü bana döndüğünde elimi hemen çektim. Yanaklarım yanıyordu, kesin kıpkırmızı olmuştum.
"Oraya ne oldu?" Kaşı kalkıp indi ve deli gibi sırıttı. Alt dudağını emip bıraktı ve yola bakarak anlattı.
"Bizim çocuklarla kavgaya gittik, ama nasıl biliyün nü? Adamlar keş, kafalar disko topu... eleman dibimdeyken belinden döner bıçağını bir çekti. Benim kaşı, alnı traş etti tek seferde. Etim düştü sandım, kavga bittiğinde kulağım falan yerindemi diye millete kontrol ettirdim."
Anlattığı şeyden çok anlatış tarzına gülmüştüm, boynunda da ufak bir iz vardı. Kollarında da, açık gömleğinden görünen göğsünde de...
"Hepsi kavgada mı oldu bu izlerin peki?" Ağzından cıkss gibi bir ses çıkarttı.
"Kimisi deli olunca kendime yaptıklarım, aklımız yerine gelince pişman olduk ama iş işten geçmişti." Kaşlarımı çatıp yüzüne baktım, gözleri dalgındı.
O kadın yüzünden kendine zarar verdiği düşüncesi içimi parçalamıştı. Kalbim sızlıyordu, elim istemsizce vitesteki eline uzandı. Hafifçe sıkıp bıraktım, yüzü bana döndüğünde ben yüzümü kapıma çevirmiştim. Sonunda evime gelmiştik, teşekkür edip indim ve kendimi eve attım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Adana Kekosu
RandomAdana'ya tayini çıkan bir sağlık personeli (erkek hemşire) semtin ağır kekosunun gözüne çarpar