Oktay param olduğunu söylesem de, her aldığımı ödemek için tutturmuştu. Kolundaki dikiş izini okşadım, kurban olduğum adamın zaten yeterince izi vardı vücudunda. Buna bile ağlayacak gibi oldum, içim acımıştı sanki.
"Güzelim ne oldu yaa, doldu gözler yine." Omuz silktim çocuk gibi, yüzü minik bir gülümsemeyle ışıldıyordu.
"Daha fazla yaralanma artık, benim canım acıyor. Kendine dikkat et biraz, artık tek değilsin sevgilim." Beni çıplak göğsüne sımsıkı bastırıp saçlarımı öptü, şakağımı da öptüğünde yanağımı uzattım.
"Tamam yavrum, daha yaralanmak yok bana. Beyim üzülüyor sonra." Yüzüne hafif bir sinirle baktığımda piç piç sırıtıyordu.
"Şerefsizsin, ben ne diyorum sen ne diyorsun." Koynundan çıkıp hırsla mutfağa yürüdüm, öğlen gideceğim için yatak keyfi yapıyorduk.
"Kahvaltıda zıkkım var haberin olsun."
Sinirli konuşmama güldüğünü buradan bile duyabiliyordum, çay suyunu koydum yine de.
"Taş koysan onu da yerim, sen ne dersen o yavrum." Oflayıp ayağımı yere vurdum.
"Yavrun siksin seni..." sinirle konuşup buzdolabından kahvaltılıkları çıkarttım.
"Yok, bu ara hep ben. Kıskançlara yok ondan, topal kalıyorum sonra." Doğru diyordu, geçen seferden sonra iki gün zor oturup kalkmıştı.
"Ya Oktay, nasıl yürüyordun ama..." ben kıkır kıkır gülerken arkamdan gelip sarıldı. Boynumu öpüp kokluyordu.
"He yavrum, malamat olduk elaleme. Emmi bile kıs kıs güldü, sen düşün."
"Muzo nasılmış, emmi kuduruyordu kıskançlıktan." Benim gibi yani, ben de durmadan Oktay'ın mekanına gider olmuştum.
"Sıkı yönetimde Muzo, emmi kuş uçurtmuyor kitabıma. Birde birisi yine mektup yollamış, kuduruyordu."
Kaşlarım hayretle havalandı, bu adam benden bile kıskançtı galiba. Kesin Muzo dört köşedir, adam bir gülüşüne eriyor emminin.
"Oktay, haftaya iznim uzun. Gidelim mi yanlarına, hem Muzo'yu merak ediyorum." Hafif bir tebessümle başını salladı, kendini bana sürterken yine kıkırdadım.
"Doymuyorsun adam, doymuyorsun." Kulağımı ısırıp domatesleri doğramaya başladı, soframızı hazırlayıp oturduk ve sakin bir kahvaltı yaptık.
Yurdagül denen kadın, aldığımız habere göre Mersin'e taşınmış akrabasının yanına. Sonunda rahat bir nefes almıştık, bazı geceler rüyamda evimizi taşladığını görüyordum hala.
Oktay beni işe bırakıp mekanına gitti, yoğun bir vardiyanın sonunda iki kadeh içmek için bende yanına gitmeye karar verdim. Taksiye adresi söyleyip kafamı arkaya yasladım, beni görünce sevineceğini biliyordum.
Tam taksiden indiğimde onu bir kadınla gördüm, yüzü oldukça büyük bir gülümsemeye ev sahipliği yaparken kadın kollarını boynuna sarıp sımsıkı sarıldı. Oktay da kollarını beline doladı, beynim uyuşmuştu resmen. Taksiciye fazla fazla parayı verip kapıyı kapattım.
Hızlı adımlarla yanlarına vardığımda kadının saçlarını tam kökünden tutup Oktay'ın üstünden çektim. İkisi de şok olmuş bana bakıyordu, kadın saçına yapışan elimi tutup çekmeye çalışırken bağırarak bir şeyler söylüyordu.
Oktay beni kadından ayırdığında dolu gözlerimle ona baktım ve iki elimle geriye ittim. Bir kaç adım gerilese de hemen kollarıma yapıştı, onu üstümden silkeleyip gitmeye çalışırken ayaklarım yerden kesildi. Ters duran bakış açıma Oktay'ın kalçaları girdiğinde küfürler savurmaya başladım.
Sırtına vuruyordum, mekana girdiğimiz an tüm sesler sustu. Oktay bağırıp devam etmelerini söyleyene kadar herkes sus pus bize bakıyordu. Beni arkadaki odasına götürüp, yeni olduğu belli olan geniş koltuğa fırlattı.
"Lan ne yapıyon sen, ne kuruyon kafanda? Neyim ben, am peşinde şerefsizin teki mi? Hasbinallah yaaa, ne diyecem şimdi ben enişteme?" Kaşlarım çatıldı, enişte ne alakaydı şimdi....
"Ne alaka enişten?" Sinirle bana döndü, bana ilk kez sinirle bakması mideme yumruk yemişim gibi hissettirmişti.
"Halamın saçını yolup eline verdin ya, kocası mafya, hem de en delisinden. Dua et de adam takmamış olsun halamın peşine, zaten halam söylemez de neyse..."
Hala....
Halasıymış.... ben sevdiğim adamın halasını dediği gibi yolmuştum... yüzümü yere eğip tüm pişmanlığım ve kendime duyduğum hayal kırıklığımla çocuk gibi ağlamaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Adana Kekosu
RandomAdana'ya tayini çıkan bir sağlık personeli (erkek hemşire) semtin ağır kekosunun gözüne çarpar