19. bölüm

6.1K 422 58
                                    

Banyo kapısına dayanan sırtımla dudaklarımı tüketen dudakları hissetmem bir oldu. Kafam hala oldukça güzeldi ama bu hissin verdiği yoğun haz vücudumda titreme olarak hayat buldu.

Vücudumu sertçe okşayan ellerle başımı geriye atıp boynuma inmesi için ona yol gösterdim, bunu gerçekten seviyordum. Hassas tenimde dolanan dudakların hazzıya yüksek sesle inledim.

Bir anda ters çevrilip yüzüm kapıya dayanınca kalçamı istekle geriye ittim, dizlerime inen pantolon yüzünden hareketim kısıtlanmıştı. Oktay raftan aldığı bir şeyle deliğimi genişletirken alnımı kapıya dayayıp gözlerimi yumdum.

Şimdiden bu kadar iyi hissetmem normal miydi bilmiyorum ama sanki biraz daha devam ederse gelecek gibi hissediyordum. Kendimi tutmaya çalışmayı bıraktım, parmakları prostatımı birkez daha bulduğu an önümdeki kapıya doğru boşalmaya başladım.

"Yavrum?" Oktay'ın sorar tonuna karşı sadece hmmladım.

Gülerek parmaklarını çıkartmış ve kendini içime itmişti, hoşuna gittiği sert hareketlerinden belliydi. Hızla içimde gidip gelirken enseme kondurduğu öpücüklerle tekrar sertleştim.

"Aşkım, daha hızlı. Biraz sert ol." İnlemesi beni daha da yükseltirken içime giriş çıkışları o kadar sertleşti ki sanki nefes bile almıyordu.

"Adımla inle, Gökay..." isteği emirdi, ismini tekrar tekrar inlerken beni kapıya tamamen yaslayıp öyle girmeye başladı.

"Boşal yavrum, hadi.. bırak seni hissedeyim, boşal." Boğuk sesi iplerimi çözen tek şey olurken büyük bir inlemeye sona ulaştım.

Kendini içime bir kaç kez daha itip sona ulaşırken adım kulaklarıma hiç bu kadar erotik gelmemişti. Nefesim o kadar sıktı ki başım dönüyordu.

Beni bebek gibi elleriyle giydirip etrafı toparlarken klozete oturmuş onu izliyordum. Sonunda işi bitince belime sarılıp beni dışarıdaki içki masasına geri götürdü.

Muzo emminin kolunun altına girmiş, elindeki karpuzun suları parmaklarından akarken emmiye yediriyordu. Daha yeni sevişmiş olmama rağmen bunu oldukça erotik bulmuştum.

Normal kafayla düşünüyor olsam belki de iğrenç bulurdum ama Oktay'a dönüp karpuzu gösterirken oldukça istekliydim. Tabi benim öküz sevgilim çatala taktığı karpuzu bana uzatacak kadar kibardı.

"Öyle değil be adam, elinle yedir sende bana." Gülmemek için dudağını ısırıp çataldaki karpuzu eline aldı ve dudaklarıma dayadı.

Sulu karpuzdan büyük bir ısırık alırken suları çeneme kadar akmıştı. Oktay dişlerini sıkarak beni kendine yaslayıp çenemi öptü sertçe.

"Lan kitabıma doyamiyüm sana yavrum." Nefesini dışarı üfleyip beni daha da kendine çekince kokusuna gömülüp gözlerimi kapattım.

"Sana aşık oldum ben adam." Sarhoş sözlerimle donup kalan vücuduna rağmen kalp atışları fazla hızlıydı.

"Bunu yarın unutursan seni fena yaparım." Gülerek kafamı daha da koynuna gömdüm, olduğu yerde başımı sallayıp onu onayladım.

Sabah uyandığımda Oktay'ın kolları koza gibi etrafımı sarmıştı. Kokusu rakıyla karışsa da hala içime işleyecek kadar yoğundu. Kesiklerle dolu gövdesi çıplak haldeydi ve içimi acıtsa da nefesimi de kesiyordu.

Burnumu boynuna sokup kokusunu daha çok içime çektim, sanırım ben bu kokuya bağımlı olmuştum. Derin bir nefes aldığında uyandığını anlayıp sırıttım.

"Yavrum, günaydın." Boğuk sesine ayrı düştüğümü söylemiş miydim?

"Oktay, sen nesin böyle?" Kafamı kaldırıp şaşkın yüzüne bakıp gülümserken, gözlerindeki soru işaretlerine bile hayran olduğumu fark ettim.

"Sabah sabah hayırdır yavrum, benden mi göründüler..." sitem eder gibi konuşsa bile merakı belliydi.

"Sabahın köründe bile, boğuk sesin ve mis kokunla beni kendine bu kadar düşürmen adaletsizce bence." Hafif bir gülüşle beni kendine çekip alnımı öptü.

"Bende diyorum ne diyür bu yavru kuş..." dudaklarımı da öpüp saate bakmak için telefona uzandı.

Kaşları çatılsa da dudaklarında bir gülümseme vardı, ekranı bana gösterdiğinde ben de güldüm. Gece kafalarımız tamamen gitmişti anlaşılan, ekranda benim Oktay'ı gözlerim kapalı halde boynundan öperken bir fotoğrafım vardı çünkü...

Bu fotoğraf kesinlikle duygularımızın bir deliliydi, başka türlü asla kimseyi böyle sarhoşken bile aşkla öpemezdim. Kameraya doğru gülümseyen adamın da kızarık gözleri ışıl ışıldı ve parlıyordu.

Aynı fotoğraftaki gibi onu boynundan öptüm kokusunu içime çeke çeke. Anlaşılan evim değil köyüm, hatta ilçem ve ilim cayır cayır yanıyordu...

Adana Kekosu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin