36. bölüm

3.2K 336 35
                                    

Ailemle ilgili konuşmamızın üstünden neredeyse iki hafta geçmişti ki... ailemden gelen telefonla havaalanında olduklarını öğrendim. Oktay bir gece öncesinde yaşadığımız yoğun aksiyon sebebiyle mışıl mışıl uyuyordu.

Omzundan sertçe sarstım çıplak bedenini, homurdanarak gözlerini açtı. Beni ayakta görünce sebebini bilmese de ayaklandı hemen, güldüm haline.

"Çabuk duşa aşkım, annemler havaalanındaymış." Gözleri büyürken benden önce koşmasına güldüm sessizce.

Hızlı bir duş alıp giyindik ve arabaya atladık, boş yollar sayesinde hızlıca varmıştık havaalanına. İç hatlara ilerleyip koltuklara yayılmış oturan ailemi buldu gözlerim, babam yayılmış otururken annem narince bacak bacak üstüne atmıştı.

Koşup sarıldım ikisine de, görüntülü konuşmak yetmemeye başlamıştı artık. Oktay gelip yanıma sokulunca yerimde dikleştim, kalbim kuş gibi olmuştu. Babamın ve annemin elini öpüp alnına koyduğunda yutkundum, babamın hoşuna gitmişti bu hareketi. Saygılı insanları severdi babam.

"Hoşgeldiniz, yol yorgunusunuzdur bir kahvaltıya gidelim mi?" Babam serpme kahvaltı aşığı biri olarak hevesle onayladı.

"Hay yaşa oğlum, gidelim tabi. Böyle bol çeşitli, yöresel kahvaltısı olan bir yer yok mu buralarda?" Oktay gülümseyip valize uzanırken babama cevap veriyordu.

"Olmaz mı babam, ben seni en güzeline götürürüm. Manzarası gözünüzü, lezzeti karnınızı doyurur." Babam iyice gülümserken annem koluma girdi.

Kaş göz işaretleriyle Oktay'ı sorduğunda genişçe gülümsedim, ben normalde ufak tebessümlerin insanıydım. Öyle çok kolay gülmez, hafif tebessümlerle belli ederdim mutluluğumu.

"Benim adamım.." annem Oktay'ın arkasından onu dikkatle incelerken yavaşça ilerliyorduk. Kapıdan çıkarken yüzümüze vuran sıcak hava buraya ilk geldiğim günü hatırlattı.

Oktay'ı da ilk o gün görmüş, tanışmıştım. Babam rahatça ön koltuğa oturacaktı ki Oktay ona arka kapıyı açtı. Bu hareketi istemsizce gülmeme sebep olmuştu, babam gülüşüme bakıp arka koltuğa oturdu.

"Bu koltuk rezerve babam, gönlümün sahibi oturüyür bir tek." Elimi tutup beni ön koltuğa çektiğinde annem bile gülmüştü.

"Oktay oğlum ne iş yapıyorsun?" Oktay'ın üstündeki morlu ve garip desenli gömleğe bakıyordu sorarken.

"Yemekli, alkollü mekanım var annem. Gündüz kafe gibi, akşam ocakbaşılı ve canlı müzikli..." arabayı çalıştırıp klimayı açarken bana dönüp göz kırptı.

"Ayyy, ne güzel. Ben çok severim canlı müzikli yerleri, değil mi Gökay?" Kafamı sallayıp Oktay'ın elini hafifçe sıkıp bıraktım, elimi alıp dudaklarına götürdü.

Arka koltuk sus pus olunca utanıp elimi çektim, Oktay babama gideceğimiz yeri tarif ederken dışarıyı izliyordum. Ciddi anlamda alışmıştım bu şehre, yanımdaki adam sayesinde tabi ki...

Araba durduğunda, benimde ilk kez geldiğim bu yerin manzarasıyla derin bir nefes aldım. Deniz kenarında, ağaçların altında salaş bir mekandı.

Oktay hemen bir ıslık çaldı, kimsecikler yoktu çünkü etrafta. Genç bir adam fırladı arkadaki ufak mekandan, koşarak yanımıza geldi.

"Abim hoşgeldiniz." Oktay'a gözleri parlayarak bakıyordu.

"Lan Murat, boyun uzamış valla. Ağır misafirim var bak, anneye söyle donatsın sofrayı. Bol bol olsun herşeyden, çayımızda semaverde olsun." Genç kafa sallayıp giderken bizde ağaç altındaki masalardan birine geçtik.

"Burasını çok insan bilmez, sahibi emmimin çocukluk arkadaşı. Arkadaşıydı daha doğrusu, o ölünce emmi burayı hanımıyla oğluna verdi. Yengemizin eli lezzetli, gönlü bol sağolsun. Şimdi hafta içi diye sakin ama cumartesi ve pazar günleri yer olmuyor pek." Babam başıyla onaylarken annem burukça gülümsüyordu, babamın elini tuttu sessizce.

Annem babamın ufak kalp krizinden sonra daha bir bağlanmıştı babama, ödü kopuyordu ona birşey olacak diye. Babam annemin elini sıkıp gülümseyince Oktay da benim elime uzandı.

"Eeee, siz nasıl tanıştınız?" Annemin sorusuyla Oktay'a dönüp piç piç sırıttım. Bana muzip bir gülümsemeyle bakıyordu, elini sıkıp anneme döndüm.

"Ev sahibim.." dedim. Oktay'ın kulağıma eğildiğini fark ettim.

"Tek sahibim..." diye fısıldadığında yutkunup ona döndüm, gözleri her daim olan aşk ateşiyle parlıyordu. Uzanıp alnımdan öptü ve aileme döndü.

"Oğlunuz önce evime, sonra gönlüme yerleşti. Artık onsuz nefes bile alamıyorum...."

Adana Kekosu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin