Gündüz vardiyası oldukça sakindi, öğlen vakti tanıdık bir yüz görene kadar tabi. Kahvaltı yaptığımız yerdeki garson dağılmış suratıyla acile giriş yaptığında hızla yanına gittim.
Adam beni görünce yüzü bembeyaz oldu, başka bir arkadaştan titreyen bir sesle yardım isteyişini buruşan suratımla izledim. Oktay mahvetmişti adamı, bu kadarına gerek yoktu.
Molam geldiği için kafeteryaya gidip kendime soğuk bir içecek aldım, ufak bir bisküviyle dipteki masalardan birine oturdum. Oktay'ı aradım hızla.
"Kurban olduğum?" Sesi keyifli ve sorar tonda çıkmıştı.
"Oktay neredesin?" Kaşlarını çattığını tahmin edebiliyordum.
"Mekandayım yavrum, hayrola?" Oflayıp gözlerimi ovuşturdum.
"Sen dünkü garsonu ne hale getirmişsin öyle yaa, adam acillik olmuş. Bunu evde konuşacağız, bana iş çıkartma ve beni sinirlendirme." Derin bir nefes alıp dişlerinin arasından üflediğini duydum.
"Sinirlen yavrum, sinirlen. Alırım sinirlerini senin ben." Beni dinlemiyor oluşu sinirimi katlarken öfkeyle tısladım.
"Oktay seni sikerim." Güldü sadece.
"Olur yavrum." Boğuk sesiyle bir kalakaldım. Yutkunup ses gelmeyen telefona bakakaldım, dudağımı ısırıp telefonu tekrar kulağıma dayadım.
"Yaa, beni ciddiye almıyor musun sen?"
"Hâşâ yavrum, almaz mıyım? Seni güzelce alırım.... ciddiye alırım yani." Boynum ve kulaklarımdaki kızarıklıklar yüzüme yayılıyordu.
"Beni iş yerimde azdırma, sinirlenemiyorum bile sana uzun süre."
"Ne güzel işte, fazla sinir kalbe zarar yavrum. Senin kalbin bana uzun yıllar lazım, yorma kalbini sen." Yüzümde oluşan aptal sırıtışla içeceğimden bir yudum aldım.
"Çok lazımsa geleyim çıkışta mekanına, al orda sinirimi." Yüksek sesle güldü.
"Vallaha mı, gelir misin gerçekten?" Hevesi yüzümü güldürmüştü.
"Niye şaşırdın bu kadar, kocan mekanına geliyor altı üstü? Belki biraz teftiş yaparım." Gülüşü beni de gülümsetiyordu.
"Gel kurban olduğum, teftiş et mekanımı. Benim olan senin zaten, kendi mekanına gelmeyip ne yapacaksın." Neşeli sesi beni de güldürdü, güya ben bu adamı azarlamak için aramıştım.
"Adres yolla bana, eve gidip giyinip geleyim. Üstüm çok paspal." Cıklayıp derin bir nefes aldığını duydum.
"Yavrum ben evden alırım şimdi, sen oradan çıkıp gel doğruca buraya." Hevesli sesiyle gülerek cevapladım onu.
"Çok heveslisin herhalde, kocam diye güllerle masaya yazdıracaksın diye korkuyorum." Erkeksi gülüşü içimi kaynatırken yutkundum, Oktay da bugün bayağı neşeliydi.
Tam o anda arkadan o kadının sesi geldi ve Oktay sert bir sesle birazdan arayacağını söyleyip telefonu kapattı. Bu sefer boğazıma oturan yumru yüzünden yutkunurken içeceğimi bitirip kalktım.
Molam bitmek üzereydi, bir şişe su alıp acile ilerledim. Gelen trafik kazası haberi yüzünden herkes kapıya doğru ilerlemişti, amirim beni de yönlendirirken kafamdaki bulutları atıp işime odaklandım.
Durmadan telefonum titriyordu, omzundaki kesiğe dikiş attığım minik kıza bakıp gülümsedim. Elindeki oyuncağı sımsıkı tutmuş etraftaki koşturmacaya bakıyordu.
"Abi, annem nerede?" Yutkunup dikişlerin üstünü pansumanla kapattım.
"Annen senin kayıt işlerini yaptırıyor, birazdan gelir korkma tamam mı?" Ona cebimdeki şekerden verip gülümsedim.
Perde açılıp da içeri ağlayan bir kadın girdiğinde kızının durumunu açıklayıp diğer hastalarla ilgilenmek için amirimin yanına koştum. Bugün herkes mahvolmuştu, hastaların çoğu evlerine gitmiş olsalar da yatan hasta da oldukça çoktu.
Köy otobüsü ve minibüs kaza yaptığı için çok fazla yaralı vardı. Bir mola daha versem iyi olacaktı, suyum da bitmişti zaten. Amire haber verip kafeteryaya yürüdüm, telefonumda onlarca çağrı vardı. Hepsi Oktay'a aitti.
"Beni aramışsın canım, başım kalabalıktı açamadım." İlk çalışta açtığı için hemen lafa girmiştim, kırgın olmadığımı bilmesini istiyordum.
"Kurban olduğum aklım çıktı, duydun biliyorum. Yanıma yanaştırmadım, para verdim ama haberin olsun. Gitsin başımızdan diye adamlarla para verip yolladım, gönlün bulutlanmasın." Buruk bir tebessümle dinledim sözlerini.
"Oktay, sen beni ne zaman bu kadar sevdin. Ne ara sevdin hatta, hayret ediyorum." Sinirli bir nefes çekti içine.
"Bunu bana telefondan değil, gel yüzüme sor. Olur mu yavrum, yoksa deliririm." Soracaktım, gözlerine bakarak hem de...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Adana Kekosu
RandomAdana'ya tayini çıkan bir sağlık personeli (erkek hemşire) semtin ağır kekosunun gözüne çarpar