Oktay'ın mekanı, gündüz kafe, akşam ise canlı müzikli ve alkollü bir eğlence mekanıydı. Payvon desen değil, restorant desen değil...
Hoştu, tasarımı falan oldukça iyiydi...
Beni kapıda karşılamasını beklesem de yoktu, içeri girdim. En dipteki masada oturmuş bir şeyler yapıyordu, yaklaşıp neyle uğraştığını gördüğümde gülmemi tutamamıştım.
Masada gül yaprakları vardı ve büyük harflerle KOCA yazıyordu. Ama başka gül kalmadığı için diğer harflerden yaprak azaltarak M harfini yapmaya çalışan adam oldukça odaklanmış duruyordu. Alt dudağını ısırmış, gözlerini kısmıştı.
"Cidden mi Oktay, şaka yapmıştım ben."
Kafasını kaldırıp beni görünce yüzünde yine o büyük gülümsemesi hayat buldu, sonra kaşları çatıldı. Eğilip iki yanağını da öptüm ve karşısına oturdum.
"Oğlum bizi bir fulleyin." Garson neredeyse koşarak arkadaki çift kanatlı kapıdan geçerek kayboldu ve iki dakika geçmeden önümüzdeki masada bir santim bile boşluk kalmamıştı.
"Şimdi sor bakalım sorularını." Tripli sesiyle güldüm.
"Sen beni ne ara bu kadar sevdin demiştim en son, sevdiğini nasıl kabul ettin? Yakın zamanda kalbin başkası için atarken ne oldu da benim için atmaya başladı?" Doldurduğu rakıyı tekte dikip sertçe bana baktı ama ifadesi yavaşça gülümsemeye döndü.
"Bende yalan yok, ilk gördüğümde vücudun ilgimi çekti. Bakışların ve lafını bükmeden konuşman hoşuma gitti. Sonra zaten koynuna girmişim uyumuşum, biliyün. Ayıp ettim sana ama ilk kez gerçekten rahat, huzurlu bir uyku uyudum."
Derin bir nefes alıp bende biraz içtim, Oktay bir yandan beni izliyor, bir yandan mezeleri tırtıklıyordu. Gözleri parmaklarıma kaydı, dudaklarını yalayıp gözlerime döndü.
"Senin kokunu özlediğimi fark ettim, evde bile duramadım. Camının dibinde kaç kere sabahladım, bir kere de evine girdim. Doğru mu anlamak için kokunu aradım, tişörtünü alıp gözlerim kapanınca 'tamam' dedim. Aklımda senden başka kimse kalmadığını fark ettim, içip geldiğimde bile bahsettiğim sendin."
Gözlerim büyüdü sözleriyle, benim için mi 'güzelim' demişti. Bırakıp gidemediği ben miydim yani, kafam karışmıştı.
"Bırakıp gidemedim seni güzelim demiştin o gece." Kafasını sallayıp onayladı beni.
"Sonra üzüldüğünü, belki de beni o şekilde istemediğini düşünüp geri çektim kendimi. Rol yaptım seni üzeceğini düşünmeden, affet..." Rakıdan büyük bir yudum aldım, sindirmek için...
"Ben senden başkasına sevdiğim demedim, kimseye. Yurdagül bile bir adım uzaktı, öpmedim bile onu. Sahip çıktım, nikah olsun öyle dedim. Senin kokuna karşı koyamadım, ilk günden koynuma, ömrüme almak istedim."
Dolan gözlerimi yukarı kaldırdım, Oktay karşıdan gelip yanıma oturdu. Beni kolunun altına alıp sarıldı, boynuma sokulup kokumu içine çekti.
"Sevdiğim, mis kokulum, dağıldı mı gönlündeki bulutlar? Doğdumu güneşin?" Bende ona sarılıp boynuna sokuldum, sadece 'hımm,hımm' diyebildim.
Bütün soru işaretleri kalkmıştı kafamdaki, gönlüm ferahlamıştı resmen. Boynunu öptüm ve hafifçe ısırdım. Boğuk inlemesi içimi kaynatmıştı, biraz daha sert emdim.
"Kurban olduğum, kaldırma. Malamat olacaz ele güne." Laflarına gülüp iyice sarıldım, arkadan adım sesleri gelince geri çekildim hemen.
"Abim, destur var mı?" Oktay az önce oturduğu yeri işaret etti mahalleden tanıdık gelen gence.
"Ne oldu Muzo? Hayırdır, mekana gelmeler..." Bu Muzo emminin Muzo'su muydu acaba?
"Abim, zorda kaldım biliyün.. emmi sana bir şey yolladı. Bir de Gökay kardeşe de yolladı, hafta sonu sizi bekliyürmüş yaylada." Oktay tek kaşını kaldırıp bana döndüğünde kafasını salladı, 'ne dersin' anlamında.
"İstersen gideriz, zaten doğru düzgün gezemedik." Muzo'ya dönüp sırıttı.
"Beyim gidek diyorsa gidiyoruzdur, sen geliyün mü şerefsiz?" Muzo ilk kez kızardı, gözlerini yere dikip başını sallarken gömleğinin açık yakasından görünen morluklara şaşırdım. Emmiye bak sen, yaşına rağmen maşallah.. Muzo masadan kalkıp gittiği gibi Oktay'a döndüm.
"Biz bir senin odana gidelim Oktay, bana verecek bir şeyin vardı hatırlarsan." Anlamayan ifadesine bakıp dudaklarımı yaladım, alt tarafı gösterip kaşlarımı oynattım. Piç gülüşü ile elimi tutup ikili kapıya doğru ilerletti ve başka bir kapıdan daha geçirip kapıyı kilitledi.
Hin gülüşümle ona bakıp dudağımı ısırdım, tadına bakma zamanım gelmişti...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Adana Kekosu
RandomAdana'ya tayini çıkan bir sağlık personeli (erkek hemşire) semtin ağır kekosunun gözüne çarpar