Muzo tamamen uyandıktan sonra keyfim yerine gelmişti, durumu hızla düzelmeye devam ediyordu. Emmi bir gece evinde kalıp sabahın ilk ışıklarıyla yine soluğu hastanede almıştı.
Muzo sonunda normal odaya alındığı zaman rahat bir nefes aldığı belli oluyordu. Herşeyiyle kendisi ilgilenmek istiyor, özel işleri için hemşireleri yanına sokmuyordu.
Muzo da durumdan biraz utansa da mutlu duruyordu, bir kaç hemşirenin Muzo hakkında fısır fısır konuştuklarını duyup kulak kesildim.
"Sevgi, adamın baklavaları var. Ama o kadar kavruk ki teni, çikolatalı baklava olmuşlar resmen."
"Kızım abisi her işini kendi görüyor, ne ara gördün baklavalarını?" Diğer kız kıkırdayıp saçını savurdu.
"Valla yalandan pansuman için gittim, çarşafı bir açtım. Pırıl pırıl teni var yaaa..." daha fazla dinleyemezdim.
"Aşkınızı bölmek istemem ama adamın imam nikahlı karısı var, boş yere vakit kaybediyorsunuz. Komşum benim, gayet de mutlular." Yüzü düşen hemşire bana bozulmuş gibi baktı.
"Niye karısı gelmemiş o zaman?" Sorusuna gülüp yeni yalan üretirken hiç zorlanmadım, kendim için çok yalan üretmiştim çünkü.
"Hamile de, hastaneye gelmesini istemedi ailesi... ilk bebekleri olduğundan herkes üstüne düşüyor." İyice bozulan kız eline dosyaları alıp hızla deskten ayrıldı.
"Hastaların hayatını bilmeden onlarla ilgili hayallere kapılmamak daha iyi olur." Sevgi hemşire bana döndüğünde yüzünde bir şey merak eden bir ifade vardı.
"Peki sizin yanınıza sık sık gelen şu adam... o bekar mı? Hani kaşında çizik olan güzel gözlü?" Oktay'ı soruyordu, bana benim sevgilimi soruyordu...
"Yok o evli değil ama sana bir sır vereceğim, yaklaş..." kulağına eğilip sessizce fısıldadım. "O da erkeklerden hoşlanıyor, hatta birine vurgun. Deli oluyor o çocuğu görünce."
Ağzı bir karış açılan kadına başımı 'öyle işte' der gibi aşağı yukarı salladım. Kadın şok olmuş gibi bana bakıyordu, konduramadığı belliydi.
"Ben bir hastalara bakayım" diyerek acilde serum takılı olan kadına doğru yürüdüm.
İki hemşireye de sinir olmuştum, size ne yani bizim sevgililerimizden...
Mesaim bittiği gibi Muzo'nun odasına çıktım, kapıyı çalıp içeri girerken gülümsüyordum. Beni görünce ikisi de gülümsediler, emmi daha çok minnetle bakıyor gibiydi.
"Nasılmış en sevdiğim hastam bakalım?" Muzo emmiye kaçamak bir bakış atıp bıyık altından güldü.
"Daha iyiyim abim, katır tepmiş gibi göğsüm ağrıyor birtek." Elini göğsüne koyduğunda buruk bir gülümsemeyle baktım ona.
"Onun ağrısı bir iki hafta sürecek maalesef, kalbin durunca elektro şok vermişler. Katır tepmişten beter yapar adamı.." emmi dolan gözleriyle Muzo'ya bakarken sırıttım, biraz kıskandırsam iyi olurdu.
"Valla Muzo bey, bütün hemşireler sizin baklavaları konuşuyor. Nerde yaptıysan söyle de biz de yapalım." Emmi hızla bana dönünce Muzo'ya göz kırptım.
"Nerden görmüşler, kim görmüş?" Sinirli sesiyle gülmemek için büyük çaba harcadım.
"Güzel bir hemşire var, adı Nur mu neydi? Anlata anlata bitiremiyor, çikolatalı baklava kadar tatlıymışsın Muzoooo..." Muzo ve emmi kızarırken gülerek onlara bakıyordum.
Emmi bir hamleyle Muzo'nun üstündeki pikeyi omzuna kadar örttü, yanlarına sıkıştırırken Muzo dudaklarını ısırarak gülmemek için kendini bariz sıkıyordu.
"Daha iyiysen yarın seni taburcu edeceklermiş, ama kalkıp gezinmek yok. İyice dinlenmen lazım, kendini zorlayacak bir şey yapmak yok." Kafa sallarken Emmi kendi kendine homurdanıyordu.
"Çıkalım tabi, yiyecekler oğlanımı. Kadın olmasalar çek vur, tövbe estağfurullah.." Muzo kafasını kapıya çevirip sırıtırken ben açıkça gülüyordum.
"Yavrum, sen de bu tarafa dön. Katil olacağım kitabıma..." Muzo açıkça gülerken emmi derin bir nefes aldı ve onun da dudakları kıvrıldı.
Onları yalnız bırakıp dolabıma ilerledim, eşyalarımı alıp çıktığımda arabasına yaslanmış beni bekleyen bir Oktay göreceğimi düşünmemiştim. Benim için kapıyı açtığında gülümseyerek bindim ve filmli camlara güvenerek sertçe dudaklarına yapıştım.
Evde ona sorulacak hesabım vardı daha....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Adana Kekosu
RandomAdana'ya tayini çıkan bir sağlık personeli (erkek hemşire) semtin ağır kekosunun gözüne çarpar