MUZO'NUN AÇISINDAN
Emmiyi odamıza götürdüğümde hafif bir tebessümle bana bakıyordu, kendime çekip dudaklarına kapandım. Bu adamı öpmekten de, sevmekten de asla bıkmayacağımdan emindim.
İkimiz de deli gibi hızlı nefes alıyorduk, kaburgalarım sancıyordu ama zevk daha baskındı. Ellerimle kalçalarını kavrayıp sertçe sıktım, dudaklarıma doğru boğuk sesiyle inlerken elimi açık duran pantolonuna atıp indirdim.
Çamaşırı da yeri boyladığında dudaklarım kıvrıldı, onu sırt üstü yatağa yatırıp bacaklarının arasına girdim. Nadiren üstte olduğum için heyecanlıydım ve canını yakmaktan korkuyordum biraz.
Öperek alta doğru inerken dudağını ısırmış tavana bakıyordu, onu iyice hazırlamak istediğim için dilimi deliğinde gezdirmeye başladım. Derin bir nefes alıp yavaşça geri verdi, birazdan çıkaracağı sesleri tahmin edebiliyordum.
Tahmin ettiğim gibi ben onu yalayıp, dilimi deliğine ittikçe yüksek sesle ve hiç durmadan inlemeye başladı. Zevkten dizlerim titriyordu, sesi bile yetiyordu ama içinde olmam lazımdı.
Jeli alıp parmaklarıma döktüm ve hızlı hızlı parmaklamaya başladım, bacakları iki yana daha çok açılırken sırıttım. Benim için bu kadar aç olması çok harikaydı, her türlü, hem sevgi de hem de sekste sınırı yoktu.
Kendimi de jelle kaplayıp yavaşça içine kaydım, tam o anda gözlerini gözlerime kilitledi. Parlak gözleri bir an gözlerimden kopmuyordu, gönlüm 'Tayfun' diye göğüs kafesimi parçalıyordu.
"Seni seviyorum Tayfun'um... çok, çok seviyorum." Gözleri hafifçe dolarken gülümsedi, beni kendine çekip dudaklarımızı birleştirdi.
Kalçam istemsize hareket ederken bir yandan da deli gibi öpüşüyorduk, boynuma inen öpüşlerinin arasında kulağıma söylediği sözler nefesimi şu an ki halimizden daha çok kesmişti.
"Ben seni ilk kez seviyormuş gibi seviyorum, canımın canı..." ikimiz de sona ulaştığımızda kafamı hızla atan kalbinin üstüne koydum.
Dolu gözlerim bir bir yaşlarını akıtırken Tayfun saçlarımı okşuyordu, uyku bedenimi esir almaya başlarken mutlu mutlu gülümsedim. Sevdiğim adam, beni ilk aşkı gibi severken göğsünde uyutuyordu.
Bu gece ölsem mutlu ölürdüm herhalde...
Sabah uyandığımda hala aynı pozisyonda olmayı beklemiyordum, kulağımın altındaki düzenli kalp atışları ve teninin içimi huzurla dolduran kokusu sayesinde uzun bir uyku çekebilmiştim. Kafamı kaldırıp beni kendine aşık eden yüzüne baktığımda uykusunun derinliklerinde olduğunu gördüm.
Kalbinin üstüne bir öpücük kondurup ayaklanmak istedim, fark ettiğim diğer şeyse hala içindeydim. Sabah neşesiyle sert bir halde duran aletim, ıslak bir sıcaklıkla sarmalanmıştı. Hafifçe hareket ettim içinde, uykusunda dudakları kıvrıldı.
Hafif hareketlerle kendimi rahatlatmaya çalışıyordum, derin uykuda olan adam ise bilinçsizce inildiyordu. Dudaklarımı sıkıp biraz daha hızlandım ve büyük bir titremeyle sona ulaştım.
Hala uyuyan adamın içinden çıkıp üstünü örttüm ve yaptığım şeyin hafif utancıyla kendimi duşa attım. Tam duştan çıkmak üzereyken çıplak ve telaşlı halde banyoya dalan Tayfun beni gördüğü gibi derin bir nefes aldı.
"Oğlanım, aklımı mı alacan sen? Uyandım yoksun, beni niye beklemüyün?" Utançla kafamı yere eğdim.
Bacaklarına süzülen sıvılardan bir haber karşımda dikilmesi beni tekrar hareketlendirirken kendime hayret ettim. Dünden beri libidomun maşallahı vardı, enerjim birikmişti demek içimde.
"Ben, sen uyurken içinde kalmışım. Uyanınca da serttim ve şey yaptım.... içine... bacaklarından akıyor buraya gel." Kolundan tutup duşa çektiğim emmi gülüyordu utanmama.
Elimi deliğine atıp kremle parmakladım ve iyice açtım, içinde birikenler akmaya başlarken dayanamayıp tekrar içine girdim. Ağzından boğuk bir ses çıktığında tamamı içine girmişti bile, elini karnıma atıp hafifçe geri itti beni.
"Oğlanım yavaş, yavaş ol az." Kesik kesik kurduğu cümleyle kendimi tekrar içine ittim, boynundan tutup hırpalayarak öperken inlemelerimiz dudaklarımızda kayboluyordu.
Boştaki elimi onun aletine sardım ve hızla çekmeye başladım, zevkten delirmiş gibiydim. Suyun ve vücutların birbirine vurma sesi banyoyu inletiyordu.
"Tayfun'um, kalbim, sahibimmm..." sözlerimle bedenini saran titremeyi ve elimde kasılan aletini hissettim.
"Ömrümün en güzel sayfası, canımın en güzel parçası, kalbimin en güzel atışı..." boğuk bir inlemeyle elime gelirken ellerini hafifçe fayanslara vurdu. Bende içine boşalıp onu kollarıma çektim, nefes nefese ama gülümseyen yüzlerimiz mutlulukla parlıyordu.
Tam yıkanıp çıktığımızda dış kapı açılıp kapandı ve Oktay abinin sesi evde yankılandı.
"Emmi, Muzo... biz geldik.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Adana Kekosu
RandomAdana'ya tayini çıkan bir sağlık personeli (erkek hemşire) semtin ağır kekosunun gözüne çarpar