3. BÖLÜM

6K 358 30
                                    

Arkadaşlar, Merih'in hali hazırda iki tane abisi bulunmakta. Büyük abisinin adı Meriç diğeri de Mirza. Hikayeyi uzun zamandır kurgulamama rağmen abileri araya katmak hiç aklıma gelmedi. Bölümü yazarken onları da bir görelim istedim Merih ile uyumlu olsun diye de bu isimleri seçtim idare edelim ;)

-MERİH-

Aptallık ettiğimin, deli cesaretiyle hareket ettiğimin farkına varmak kendimi tamamen kapatmamı sağladı.

Neredeyse üç gündür buradayım ve elimde birkaç kağıt, bir kalemtıraş, bir kurşun kalem ve üç jilet var.

İlk gün benimle ilgilenen adam gitti. Belki biraz klişe olacak ama yerine gelen adamın bakışlarından hiç hoşlanmadım. Olur da kaçmaya cesaret edersem tetikleyicisi bu adam olacakmış gibi bir his var içimde.

Daha ilk günden üstümün sıklıkla aranacağını anladığımda jiletlerimin ikisini ayakkabımın içindeki taban bezinin altına yerleştirdim. Diğeri hala çamaşırımın içindeki yerinde. Acil bir durumda ulaşabilmeyi umuyorum.

Sessizliğimi usluluğuma yordukları için birkaç kalem daha istedim onlardan, renkli olsun, kendimi oyalayayım dedim. Ve hala gelip cephanelerimle beni buluşturmalarını bekliyorum.

Diğer insanlar kaçırıldıklarında ne düşündüler bilmiyorum ama uzun zamandır kendimi düşünmemeye zorluyorum.

Annemin ağlayışlarını, Meriç'in duvarları yumruklayışını, Mirza'nın da içine kapanışını... Tüm gün evin içinde sinirden kıpkırmızı bir yüz ve de sıkılı yumruklarla dört dönecek ama yine de öfkesini kusmak için hiç bir şey yapmayacaktı.

Peki ya dayım... Benim yüzümden ayrıldığı ekip arkadaşlarıyla bir mi oldular acaba şimdi? Gerçi ayrıldıkları da pek söylenemez ya, hadi neyse.

Son zamanlarda kuyruğu gibiydim dayımın, yengem arkadaşlarıyla vakit geçirdiğinde dayım da benimle vakit geçirmeye çalışırdı ya da her bulduğum boşlukta ben yanında biterdim desem daha iyi olur sanırım. Birkaç defa ekip arkadaşlarıyla da tanıştırmak istese de ben, özellikle kaçtım bundan.

Sanki babamın bana aslında hiç güvenmediğini yüzüme haykırıp alay edeceklermiş gibi geliyordu.

Korktum sanırım...

Utandım bilmediklerimden.

Ve işe bakın ki şimdi belki de dayım, benim itina ile kaçtığım adamlardan yardım alarak beni bulmaya çalışıyor.

Özledim be dayımı. Beni hala küçük bir çocuk gibi görüp uyku saatlerimi bile sorgulayışını.

Ya annem... onun o gül kokan elleriyle yüreğime dokunması. O zorla kopardığım öpücüklerin ardından sımsıkı sarılması. Tehditleri, terlikleri, bitmek bilmeyen temizlikleri...

Ha, bu arada... Fark ettiniz değil mi? Hiç ama hiç düşünmüyorum.

Hele kucağıma damlayan o şey...

Asla ama asla göz yaşı değil. Asla!

Ben aklımdakileri savuşturmak istercesine kafamı sertçe iki yana sallarken kapının aniden açılmasıyla yerimden sıçradım. Gelenin aramıza son katılan adam olması yüzümü buruşturmamı sağlasa da kendimi çabuk toparlamaya çalıştım.

Kızdırmaya gelmezdi, sonuçta adam beni çiğ çiğ yerdi.

"Sürpriz" dedi koskoca adam genişçe sırıtması yetmiyormuş gibi bir de uzatarak.

Tepkisizliğimi hakaret olarak algılamış olacak ki kaşları çatıldı ve hızla yanıma gelip koluma hayvan gibi yapıştı.

Hayvan herifin sertçe çekiştirmesine ayak uydurup ben de peşi sıra çıktım odadan. Beni hole getirip büyük ahşap masaya dayalı yine ahşap bir sandalyeye doğru savurdu. Elim ayağım birbirine dolanırken sandalyeyi çekip oturdum. Karşımda dikilen izbandut gibi adamlar sağ olsun etrafımı pek inceleyemememin yanı sıra bir de iyice telaşa kapılıyordum.

TANIK KORUMA-ATEŞ HATTI SERİSİ 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin