7 YIL SONRA-GÜNÜMÜZ
Toplantı odasına giren herkesin ilk odağı masa başında telefonuyla oynayan kız oluyordu. Keza bu Meral için de değişmedi. Kapıdan girer girmez daha önce grupta hiç görmediği kızın masaya kurulmuş haline bakıp burada ne işi olduğunu düşünürken kendini engelleyemeden;
"Ne lan bu!" dediğinde kendisi bile irkilmişti. Hadi ama, söylenecek laf mıydı bu! Odadaki tüm bakışlar bir anda Meral'e döndüğüne göre olmasa gerekti. Kız da hiç istifini bozmadan kafasını kaldırıp ilgisizce Meral'e baktı.
"Bilim adamlarının yeni keşfettiği bir böcek türü ya da istilacı bir uzaylı değil, insan" dedikten sonra ilgiyle telefonuna dönen kıza kapı ağzında bakakalan Meral durumu fark edip kaçarcasına odanın köşesindeki koltuklara kurulmuş Semih'in yanına gitti. Utangaç bir gülümsemeyle yanına oturduktan sonra hemen yüz ifadesini toparladı. Ve ben katı bir ajanım diye bas bas bağıran mimikleriyle muhabbete başladı yanındakilerle.
Bu arada Serdar da genç kızı süzmeye başladı. Uzun kumral saçlarının arasında belli belirsiz kızıllıklar vardı. İlginç olansa düz saçlarının düzgün bir şekle sahip olmamasıydı. Saçlarının her bir tutamı farklı boyda kesilmiş, uzun yüzünü çevreliyordu. Birkaç perçem tutamı eğik başı yüzünden gözlerini kapatmıştı. Perçemleri bile şekilsizken aynı zamanda yeni bir moda akımı başlatabilecek kadar hoş gözüküyordu onda. Zayıf vücudunun masadan gözüken kısmında yarasa kollu beyaz bluzunun kollarını dirseklerine kadar sıyırmış, ince uzun parmaklarıyla elindeki telefonu kurcalıyordu. Kızın boynunda ince bir zincir olsa da ucu bluzunda kaybolduğundan kaşlarını çatarak kolye ucunun tahmini olması gerektiği yere baktı. E Akın boş durur mu? Hemen aylardır görmediği arkadaşını dürterek;
"Oğlum ne ara bu kadar sapık oldun? En düzgünümüz de sendin güya!" deyip burun kıvırınca, Serdar da alay konusu olmanın verdiği sinirle bir küfür mırıldandı. Eh, Merih olmadığına göre küfürlerini içine atmasının alemi de yoktu sonuçta. Onda kibarlık Merih'e kadar işliyordu. Ve günlük rutini olarak Merih'i de aklına getirdiğine göre hala alayla sırıtan arkadaşına bir cevap da vermeliydi;
"Lan bi git! Düşünürken dalmışım, farkında değilim." dedi fısıldayarak ama sitem kokan bir sesle. O sırada Korhan odaya girince hemen masa başında toplandı millet. Az önce incelediği kızla karşı karşıya oturmak nedense canını sıktı Serdar'ın. Bunu göz ardı ederek soru dolu gözlerini Korhan'a çevirdiğinde;
"Görev var. Tahir gelince başlayacağız konuşmaya." deyince adam, gergin bir şekilde elindeki telefonu parmaklarının arasında döndürmeye başlayan kızı işaret etti gözleriyle. Korhan da sadece "Sonra" demekle yetindi.
Tahir sadece çok önemli ve de zor durumlarda aktif görev alırdı. Diğer zamanlarda ise içinde cevher olduğunu düşündüğü çömezleri eğitirdi. Birkaç yıl içinde de en az kendisi kadar yaman olan öğrencisini bir başına bırakıp başka çömezlere yönelirdi. Artık kendi ayakları üzerinde durabileceğine inandığı öğrencisine hiç acımaz en zor durumda bile kendi başının çaresine bakmasını sağlardı. Ama hakkında yanıldığını düşündüklerinin de hiç acımadan münasip bir yerlerine tekmeyi basardı. Zaten bu katı duruşu onun bu kadar efsanevi bir yaratık olmasını sağlamıştı.
Tahir odaya daldığında herkes kendi halindeydi. Kimi yanındakiyle konuşuyor, kimi derin düşüncelerle boğuşuyor, Korhan da uyukluyordu.
Tahir gülümseyerek, sıçrayarak uyanmanın şaşkınlığını üzerinden atmaya çalışan Korhan'a baktı. Sesindeki alayı hiç gizleme gereği duymadan;
"Ohoo... Sen yakında takma dişlerini nereye koyduğunu da unutursun. Yaşlandıysan emekliye ayrılmayı bileceksin moruk!" diyerek eğlendi arkadaşıyla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TANIK KORUMA-ATEŞ HATTI SERİSİ 1
AcciónMerih Soyder... Hırçın olduğu kadar ürkek bir ceylan... Yaralı olduğu kadar yara açmayı başarmış bir çocuk... 19'una basacak olmasının kaldırmaya çalıştığı yüke bir faydası olmuyordu şu an. O hiç olmadığı kadar savunmasız, hiç olmadığı kadar acizdi...