-MERİH-
"Yalan, ajanlıkta bir numaralı kuraldır Merih. Ağzın ne kadar kapalıysa bir o kadar da yalan söyleme yeteneğin olmalı abiciğim. Ayrıca yalan söylemek de zeki insan işidir. Seninle bir hafta boyunca yalan söylemen üzerinde çalışacağız sonra da Serdar'ın eğitimlerine geçiş yapacaksın."
Karşımda odanın bir ucundan diğer ucuna volta atarak dolaşan bir Akın var ve bana yalan atmanın inceliklerinden bahsediyor. Neden mi?
Çünkü eğitimlerim başladı ve Serdar benim yeterliliğime karar verdikten sonra buradan defolup gideceğim.
Batıyor mu diye sordu galiba birisi... Cevap veriyorum;
Evet, batıyor! Hem de çok!
-SERDAR-
Merih uyuduktan sonra kalkıp uzun süre onu izledim.
Aslında zamanında Merih'in vücuduna açmak zorunda kaldığımız yaralar yüzünden çok fazla müdahale etmemişti doktor ama... Ama şimdi gözleri kapalıyken bambaşka biri uyuyor sanki karşımda.
Eskisinden çok daha belirgin elmacık kemikleri, yuvarlatılmış bir burun ucu, dudaklarının şeklini de bozmuş galiba bu doktor bozuntusu, hele o kaşlara ne demeli...
Evet saçmalıyorum biliyorum. Biliyorum da elimde değil işte. Tüm o görev zımbırtılarını da atlattığımıza göre artık bir karar verilmesi gerekiyor. Bunu yapmak zorunda olan da benim galiba. Eğer Korhan'ın yerinde olsaydım beni evire çevire bir güzel döverdim. Hatta adamın az aklından geçmemiştir ama o da beni anlamaya çalışıyor galiba. Ya da ben öyle olduğunu umup kendimi avutuyorum, emin değilim.
Emin olduğum tek bir şey var ki o da eğer şimdi gidip eğitimleri başlatın demezsem bir daha asla o cümleyi kuracak cesareti bulamayacağım.
***
-KORHAN-
Serdar toplantı odasına girdiğinde ne söyleyeceğini az çok tahmin ediyordum. Bunu böyle düz bir sesle, sıradan bir şeyden bahseder gibi yapacağını da biliyordum.
Bilmediklerim de vardı elbette.
Mesela; bodrumdaki spor salonunun cam kapısının kırıldığını bilmiyordum. Serdar'ın kanayan sağ eliyle ok fırlatabildiğini de bilmiyordum. Hedef olarak bardak kullanıldığını hayatım boyunca hiç duymamıştım. Sanırım kırılma sesi hoşuna gidiyor ama buna bir son verilmesi gerektiği de açıktı.
"Merih bu sefer ne kırdı kafanda?" diye sordum şakayla karışık ama pek de akıllıca bir konuyu seçemedim anladığım kadarıyla. Adamın rahatlamasını sağlamaya çalışırken daha da gerilmesine sebep olduk iyi mi?
Serdar yayını gerip bir bardağın daha gürültüyle parçalara ayrılmasını sağlarken sessiz kalmamın benim için daha iyi olacağına karar verdim ve arka taraftaki dinlenme minderlerine kuruldum. Hedef olarak dizdiği bardaklarını yenileriyle değiştirirken Serdar'ın her adımından sinir akıyordu. Yumruğundan da hala kan...
"Elinde cam kalmış mı?" Konuşma çabam sadece iki yana sallanın bir başla engellendi maalesef. Biz yaralı birini sorgularken eğer bayılıyorsa yarasına bastırıp konuşmasını sağlarız. Bir daha basayım bari şu yaraya.
"Akın, Merih'i aramaya gitti. Eğitimlere başlayacak." E adam eğitimli ajan olduğu için kar etmiyor tabi.
"Benim odamda uyuyor." Az daha zorlasam mı diye düşünürken ağzım bağımsızlığını ilan edip benim dayak yemem için çalışmalara başladı sağ olsun.
"Dövüş derslerini de Akın verecek." Yırttım galiba, kırılan kolum değil bardak oldu. Gerilen de Serdar. Tabi sonra rahat bir tavırla bana dönüp;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TANIK KORUMA-ATEŞ HATTI SERİSİ 1
AksiyonMerih Soyder... Hırçın olduğu kadar ürkek bir ceylan... Yaralı olduğu kadar yara açmayı başarmış bir çocuk... 19'una basacak olmasının kaldırmaya çalıştığı yüke bir faydası olmuyordu şu an. O hiç olmadığı kadar savunmasız, hiç olmadığı kadar acizdi...