Nisa aşık ikilinin yanından ayrılalı dört saati geçmişti. Yüreğindeki karmaşayı bir türlü dindiremeyen genç kız, arnavut kaldırımlı sokakları arşınlıyordu uzun zamandır. Kızın yorgunluk namına hissettiği tek şey bacaklarında nabız gibi atan damarlardı ve bu onu henüz rahatsız etmeye başlamamıştı. Çünkü ona yaşadığını hissettiriyordu...
Nisa, güçlükle aldığı nefeslerle ve de bacaklarında atan damarlarla hissediyordu yaşadığını, yüreğiyle değil. Yüreği çok uzun zaman önce onu bırakıp yeşil gözlü bir adama kaçmıştı. Ve Nisa ne gidip o yeşil gözlü devin olabiliyordu ne de ondan vazgeçip hayatına devam edebiliyordu. Kocaya kaçan kızlarda bile aileleriyle bağlantı kurma çabası oluyordu ama artık o yürek ne bulmuşsa o yeşil gözlü devde, ne arıyordu ne soruyordu bu arafta kalmış kızı.
Zaten bu yaşadığı her şey o arsız yüreği yüzündendi!
Nisa nihayet bir bahçe duvarına oturduğunda elindeki bitmek üzere olan simide dudak bükerek baktı. Çünkü hala doymamıştı. Serdar'la tanıştıkları günden beri ne yüreğinin ne de benliğinin sevgiye doymadığını düşünen Nisa, guruldayan karnını da o yeşil gözlü adama bağladığı için kendisini okkalı bir küfürle tebrik etti. Hırsı geçmeyen genç kız tünediği yerden kalkıp hızlı hızlı yürümeye başladı.
Belki bir simitçiye daha rastlardı...
~~~
Nisa'nın yokluğunda durum değerlendirmesi yapan ekip, o Aykut denen herifi köşe bucak arayan mafyanın en kaypak elemanını kaçırmaya karar verdi. Hatta kaçırma işini de halletti. Ama Nisa gelmeden sorgulamaya kalkmayı gözleri de başka bir yerleri de yemedi.
Saatler sonra Nisa kendi dairesinin kapısını açtığında Serdar'ı da mutfak masasına tünemiş vaziyette buldu. Onun bu vaziyette kendisini beklemesinin pek hayra alamet bir şey olmadığını düşünen genç kız kendini yormak adına büyük bir çaba harcamıştı ve bu gece aksiyon istemiyordu. Sadece bu gece...
Ama herkes bir şeyler istiyordu ve çoğunlukla da bu istekleri hiçbir zaman gerçekleşmiyordu.
Şimdi olduğu gibi.
Serdar yerinden doğrulup yavaşça Nisa'ya yaklaşmaya başladığında Nisa da ölü numarası yaparsa bu işten yırtabilme olasılığını hesaplamaya çalışıyordu. Serdar genç kızın bir karış ötesinde durduğunda da istatistik konusunda çok da başarılı olmadığı kanıtlanmış oldu. Bir de nefessiz kalması için yorulmasına gerek olmadığı...
Nisa nefesini düzgünce almaya çalışırken Serdar da genç kızı tepeden tırnağa inceliyordu. Aralarında süregelen sessizliği bozan yine Serdar oldu.
"Semihlerle bu kadar uzun mu sürdü işin yoksa başka işlerinde mi vardı?" dedi genç adam sesindeki merakı gizlemeye çalışarak. Gerçi az sonra merakına da sana da diye kendini gazlayarak kızın kollarına yapışmasına az kalmıştı. Her ne kadar Serdar hesap sorma amacıyla o kollara yapışacak olsa da dayak yemesi ihtimalinin ihtimal olmaktan çıkıp kesinlik kazanması -bir kadına vuracak değildi herhalde- o az kalmış zamanın hiç gelmeyeceğinin kanıtıydı adeta.
Serdar bu kadar azimle iç savaşından sağ kalmaya çalışırken Nisa da tek kaşını kaldırarak alaycı bir ifade yerleştirdi yüzüne. Eğer bunu yapmasaydı şapşal şapşal sırıtma moduna gireceğine adı gibi emindi.
"Sana hesap vermeme gerek var mı?" dediğinde kendisini daha sonra tebrik edeceğini aklının bir kenarına not alırken o yeşilliklerde biraz daha oyalanırsa o notu hiç almamış gibi olacağına da emindi. Ama bu konuda elinden bir şey gelmiyordu.
"Seninle evlenme amacım bana hesap vermendi zaten." dedi Serdar ve dediği anda farketti söylediklerinin yalan olduğunu. Nisa'nın gözlerindeki duygu değişimini gördüğünde de onda neleri kırdığını anladı. Ama geri adım atmak için artık çok geç kalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TANIK KORUMA-ATEŞ HATTI SERİSİ 1
AçãoMerih Soyder... Hırçın olduğu kadar ürkek bir ceylan... Yaralı olduğu kadar yara açmayı başarmış bir çocuk... 19'una basacak olmasının kaldırmaya çalıştığı yüke bir faydası olmuyordu şu an. O hiç olmadığı kadar savunmasız, hiç olmadığı kadar acizdi...