YENİ KAPAĞIMIZI BEĞENDİNİZ Mİ ARKADAŞLAR?
PEKİ EKİP NASIL? ;)
***
Ekiptekilerin kulakları aşinaydı bu kırılma sesine. Normal bir insan çığlık çığlığa kaçardı oradan. Çil yavrusu gibi etrafa saçılırdı.
Ama tabi ki odadaki ajan sürüsü öyle yapmadı.
Kimisi duvarı, kimisi de masayı kendine siper ederken saldırganın konumu hakkında diğer Mit görevlileri bilgilendirilmişti bile. Tahir de genç kızın yere dahi düşmesine izin vermeden onu kolları arasına hapsetmişti.
Takviye ekip gelince hızlıca siper edindikleri yerleri terk edip kapıya yöneldi tüm ekip. Tahir'i kollarındaki kızla birlikte korumaya alıp asansöre yöneldiler. Bu arada kızın göğsünden kalp atışlarıyla eş zamanlı olarak fışkıran kan işlerin pek de yolunda gitmediğinin kanıtıydı adeta.
Asansöre geldiklerinde bakım ekibini gören Tahir normal şartlarda asla bir kadının yanında etmeyeceği küfrü şimdi üç kadının yanında etmiş, bununla da kalmayıp yanına çerez niyetine birkaç küfür daha eklemişti.
Acil çıkış merdivenleri yerine normal merdivenleri kullanan Tahir adım başı bir insana çarpmamak için çaba sarf ediyor, bir yandan da kızın solgun teninden süzülmeyi bırakan kanı kontrol ediyordu. Eğer böyle devam ederlerse kız ölecekti ki yanından geçtikleri bir çok insan zavallının öldüğüne kanaat getirmişlerdi.
Garaj katına inen adamlar siyah bir minibüse doluştuklarında Serdar sürü psikolojisinin kötü bir şey olduğunu kendi çapında kanıtlıyordu. 'E merkezde hastane vardı! Ne diye bindik ki bu kıytırık arabaya?' diye düşünürken çoktan minibüs harekete geçmişti bile.
Yaklaşık yedi dakikada, kızın yarasına tampon uygulamadan inmişlerdi garaja ve artık kızın göğsünden kan akmıyordu.
Bu demek oluyordu ki kız artık sadece bir ölüydü.
Tabi Tahir ona kalkabileceğini söylemeseydi...
***
Sabaha kadar yatakta döndü durdu Nisa. Yeni adına, yeni yaşamına alışalı çok olmuştu ama eskiden tanıdığı insanları tanımazlıktan gelmek hala yoruyordu onu. Gerçi ailesiyle karşı karşıya üç-dört defa yemek yemişti ve toparlanması zor olmuştu ama alışmıştı zamanla. Şimdi üç ayda bir yanlarına gidip, Merih'in iyi olduğu temasında uzun konuşmalar yapmak hiç de zoruna gitmiyordu.
Rahat yatağının koynundan çıkarken içindeki sevinci, mutluluğu ve tarifi imkansız huzuru yok etmesi gerektiğini kendine hatırlatmaktan vazgeçemedi bir türlü. Uyuyamamasının sebebi buydu zaten. Fazla heyecanlıydı... Fazla mutlu... Fazla umutlu...
Nisa'nın şimdi kendini yiyip bitireceğini bilen Tahir, erkenden kapısının önünde bitti. Sinsi bir sırıtma eşliğinde zile basmadan direkt yumruklamaya başladı kapıyı. Bunu arada bir yapar ve Nisa'nın sinirden kızarmış yüzünü zevkle izler, onunla dalga geçerdi. Tabi bundan sonra pas atalım bahanesiyle sıkı bir dayak da yerdi ama o ayrı mesele. Çizmeyelim şimdi adamın karizmasını. Lazım olur ilerde.
Tahir onu eğitmeye başladığında da iyi dövüşüyordu Nisa. Ama o zamanlarda bile anasınıfı öğrencisiydi sanki genç kız. Şimdi ise tam bir profesör. hiç bir öğrencisinde bu denli başarılı olduğunu hatırlamıyordu Tahir. Tabi bunun kötü yanı da boynuzun kulağı geçmesiydi. Hem de baya bildiğin ren geyiğinin boynuzu gibiydi mübarek. Şöyle çatallı çatallı.
Yaşlanmışlığın hırsıyla bu sefer kaşları çatılı halde yumruklamaya devam etti kapıyı Tahir. Kapı aniden açılınca boşluğa savurdu yumruğunu genç adam ve o anda kafasına bir cisim yedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TANIK KORUMA-ATEŞ HATTI SERİSİ 1
AçãoMerih Soyder... Hırçın olduğu kadar ürkek bir ceylan... Yaralı olduğu kadar yara açmayı başarmış bir çocuk... 19'una basacak olmasının kaldırmaya çalıştığı yüke bir faydası olmuyordu şu an. O hiç olmadığı kadar savunmasız, hiç olmadığı kadar acizdi...