-KORHAN-
Akın gergin bir şekilde önündeki kağıtlara dikkatini vermeye çalışan Merih'in başında yırtıcı bir kuş misali tehditkar bir havayla dikilmeyi yetersiz görmüş olmalı ki, dağları bile yerinden oynatacak bir sesle lafa girdi.
"Bulanık mı görüyorsun!"
Akın'ın bağırmasıyla yerinde sıçrayan zavallı Merih, aklınca tehdit eder ya da ne bileyim öldürmek ister gibi birşeye benzeyen bakışlarını Akın'a dikti. Aynı zamanda bilmiş bilmiş kaldırdığı burnuyla konuşmaya, pardon, yine benim emin olmamamla beraber sanırım bağırmaya başladı.
"Sen bağırmadığın zamanlarda evet!"
E bizim Akın etkilenir mi hiç bundan? Bizim deliyi yeterince tanıdığımı düşündüğüm için onların odasını duymanızı sağlayan ses sistemini kıstım.
Ki adam beni yanıltmadı...
"Zaten sen keyfini hiç bozma diye parmak ucunda yürüyecek millet! Öyle değil mi Merih!"
Her bayanın yaptığı, ve benim de katiyen anlamadığım şekilde gözlerini birkaç defa şaşkınca kırpıştırdı Merih. Verecek zekice bir cevap bulduğunu pek sanmıyorum ama yine de suskun kalmadı bizim cadı.
"Sesini giderek yükseltme şeysini iyi yapıyor olabilirsin ama kulaklarımı rahat bırak Akın!"
"Senin konsantrasyonunu hiç bir koşulda bozmaman lazım Merih! Sana el işi kursu vermiyorum burda! Her türlü koşulunu hakkından gelmen lazım! Baştan al şimdi. Önce kendini rahatlat sonra da diğer sayfaya göz gezdir. Bakalım neler hatırlayabileceksin..."
"Sen tepemde burnundan solurken o dediğin olmuyor bir kere!"
"Başlatma şimdi keyfine! Tam bir dakikan var ve an itibariyle başladı."
Elimin tersiyle hayali bir uçurumdan aşağı yuvarlayarak bu zıp çıktıları sizlere dönüyorum yüzümü...
Selam millet.
Ne kadar da güzel anlaşıyor gençler, öyle değil mi?
Akın itinayla Merih'i eğitmeye çalışırken Merih, her ne kadar meseleyi çabuk kapsa da Akın'a arıza çıkarmaktan hiç geri durmuyor. Biz boş gezenin boş kalfası durumundaki adamlar da onları izleyip kahkaha atıyoruz.
Tam bir hafta boyunca Merih'e dersler veren Akın'ın bıkmadan usanmadan üç gündür üstünde durduğu konu duygusal beyni kullandırabilmek. Eğer bunu hakkıyla başarabilirse bayağı yol katetmiş olacağız ki bu da böyle zor zamanlar geçiriyorken güzel bir habere inanılmaz derecede ihtiyacımız var. Hafızası ne kadar gelişkin olursa bu küçük cadı o kadar işimize yarayacak sonuçta.
Merih her konuda hızlı ilerlese de fotoğrafik hafıza onu oldukça zorlayacağa benziyor. Bu tartışma da uzayacağa...
Akın ve Merih kulaklarından dumanlar fışkırtarak birbirlerine bakarken ben de telefonumu masadan alıp çıkacaktım ki hızla çarpan kapıyla elim havada kalakaldım.
Serdar her an cinnet geçirecekmiş gibi bir ifadeyle Merih'in başına dikildi. Artık onun eğitim ya da deneme süreci başladı ki bu iş biraz can yakıcı olacağa benziyordu. Delici bakışları bir süre onuda takılı kaldıktan sonra Akın'a dönüp;
"Senin eğitim süren dün doldu Akın. Şimdi çık dışarı." dedi. Akın suç üstü yakalanmış çocuk misali bakışlarını kaçırıp odadan çıktı ve küfrederek benim olduğum kısma geldi.
Serdar, masadaki kağıt yığınına kısa bir bakış attıktan sonra onları elinin tersiyle yere attı. Kağıtlardan açılan yere elindeki koyu yeşil içki şişesini koyan Serdar, her hareketinden sinirin aktığı ayan beyan belli bir şekilde kadehi ağzına kadar doldurdu ve Merih'in önüne ittirdi. Dizilerdeki mafya babasının edası ve zerafetiyle Merih'in tam karşısına oturup bacak bacak üstüne attı. Buz gibi bakışlarını kıza dikip;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TANIK KORUMA-ATEŞ HATTI SERİSİ 1
AksiyonMerih Soyder... Hırçın olduğu kadar ürkek bir ceylan... Yaralı olduğu kadar yara açmayı başarmış bir çocuk... 19'una basacak olmasının kaldırmaya çalıştığı yüke bir faydası olmuyordu şu an. O hiç olmadığı kadar savunmasız, hiç olmadığı kadar acizdi...