21.BÖLÜM

2.4K 184 19
                                    

Nisa yıllardır yaşadıkları bu saçmalığa bir anlam veremiyordu. Ne kimse ipin ucunu bir yerden yakalayabiliyordu, ne de adamlar onun peşini bırakıyordu. Buraya sadece kendisini sakinleştirmek için gelen genç kız şimdi bir açmazın ortasında kalmıştı ve bu sefer işi gerçekten zordu.

'Ateş Hattı' kelimelerini, buldukları haritalar, kıytırıktan belgeler ve saçma karalamalar haricinde ilk defa kanlı canlı birinin ağzından duyuyordu ve o biri de karşısında kanlar içinde oturuyordu.

Üstelik o namlu muhtemelen şu anda kendi başına doğru dönmüştü.

Eğer Nisa şu son bir saat içinde becerilerini sergilemeyip sıradan bir kızı oynasaydı hiç olmazsa şoka girme numarası yapıp biraz zaman kazanabilirdi.

Tabi dediğim gibi şu son bir saati yaşamamış olsaydı.

Nisa bu işten nasıl sıyıracağını düşünürken bir yandan da avını rahatça görebilmek için sandalyede yan dönmeye başladı. Görüş açısına Bilal girdiğinde adamın hem akıllı hem de korkak olduğuna karar vermişti.

Adam kendisinden yaklaşık yedi metre uzakta, parmağı da tetikte bekliyordu. Henüz tek bir kelime dahi etmeyen adam dik dik kızı süzüyordu. Nisa sandalyede dönme işine devam ederken Bilal'in gölgesi dikkatini çekti. Adamın arka çaprazına doğru uzayan gölgede iki tane baş vardı. Ellerini havaya kaldırarak yavaşça doğrulmaya başlayan genç kız böylelikle Bilal'in arkasında tetikte bekleyen Serdar'la kısa süreli olarak göz göze geldi.

Nisa nihayet dört adamı da karşısına aldığında birbirine dönmüş üç silahla karşılaşmak beklediği en son şeydi. Bilal'in silahı kendisini hedef almıştı. İşin o kısmı zaten kesindi. Nisa'nın beklemediği şey Mert'in Bilal'e silah çekmesiydi. Vedat'ı taşımasına yardım eden adam da Bilal'in adamı olmalıydı ki o da Mert'e silah doğrultmuş talimat bekler gibi dikiliyordu.

Ve bu üçlüden hala tek ses çıkmıyordu!

Ne bir tehdit, ne bir bağırış, ne de 'Sen de mi Brutus?' repliği vardı koskoca depoda! Sadece insanın üstüne ağırlık yapabilecek gerginlikte bir hava vardı ki Nisa, elindeki sustalıyı Bilal'in ayaklarının dibine fırlattığında bıçağın çıkardığı sesi bu gergin sessizliğe tercih edecek duruma gelmişti.

Resmen salak salak birbirlerine bakıyorlardı!

Hala kimsenin fark edemediği Serdar, Nisa'nın zarar görmesini istemediği için harekete geçmemişti. Çünkü adamın parmağı sıkı sıkıya tetikteydi ve hakkını vermek gerekirse çok da iyi nişan almıştı. Hem o harekete geçerse hala adını öğrenemedikleri adam Mert'i vurabilirdi ki en ufak bilgi zerresine ihtiyaçları olduğu için bunu da yapmak işine gelmiyordu. Nisa'yla da göz göze geldiğinde ritmini şaşan kalbini ortamın gerginliğine sıkıca bağlayarak kızın ne yapmak istediğine odaklandı. Ve eğer yanlış anlamadıysa kimliği belirsiz herifi Nisa haklayacaktı.

Bunun nasıl olacağına hiç kafa yormadı genç adam. Çünkü biliyordu ki Nisa üstündeki her şeyi masaya sermemişti. Hala dişe değer cephanesiyle karşısında dikiliyordu.

"Bak senin için bir tehlike arz etmiyorum artık." dedikten sonra havadaki ellerini yavaşça indirip el yordamıyla kendi üstünü aradı genç kız. Penyesinin uçlarını da kaldırıp kendi etrafında bir tur döndü ve doğrudan Bilal'e bakarak;

"Tüm cephaneyi bitirdim." dedi ve sakinleştirici bir sesle devam etti;

"O adamın ölü olup olmaması beni ilgilendirmiyor. Beni ilgilendiren tek şey, neden namlunun ucunda olduğum. Hadi adamı vurdun, anladık da... Benden ne istiyorsun?"

Serdar hala adamın dikkatinin dağılmasını beklerken Nisa'nın ellerini de kontrol etmekten geri durmuyordu.

E hala kızın elleri boştu!

TANIK KORUMA-ATEŞ HATTI SERİSİ 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin