Uzun bir aradan sonra tekrar merhaba. Umarım beğeneceğiniz bir bölüm olmuştur. Kitabımızı okumaya başlayan yeni arkadaşları görmek, desteklerini hissetmek harika bir his. Beni bu bölüme kadar yalnız bırakmayan, desteğini hissettiren sizlere teşekkür ederim. Yorumlarınızı da dört gözle bekliyorum. Ve lafı daha fazla uzatıp sizi sıkmadan kaçıyorum.
Keyifli okumalar.
***
Gece gibi siyahlara bürünmüş bir kadın...
Patlama noktasını çoktan aşmış, uzatmaları oynayan bir adam...
Susmayan silah sesleri...
Onlarca koruma...
İşler yine sarpa sardı galiba!
***
Silah seslerinin başlamasının üzerinden üç dakika geçtiğinden emin olduktan sonra önündeki yüksek duvara tırmanmaya başladı Nisa.
Ortalık zifiri karanlıktı, genç kız da bu karanlığa yaraşır şekilde siyahlara bürünmüş ve kişiliğini yansıtan asi saçlarını da siyah bir berenin altına hapsetmişti. Duvarın tabi girinti, çıkıntılarından destek alarak üzerine düşen görevi yerine getirmeye çalışıyordu.
Duvara tırmanmayı bitiren Nisa, gece görüş gözlüğünün yardımıyla etrafı taradığında fısıldayarak;
"Temiz," dedi.
"Saat on yönünde, yaklaşık yedi metre." diyen Serdar'ın sesini kulaklığından duyunca gözlüğünün köşesindeki düğmeye basıp termale çevirdi görüşünü ve Serdar'ın söylediği yere çevirdi bakışlarını.
Silah sesleri başladığı anda ihtişamlı yapıdaki tüm ışıklar söndürülmüş, bahçe dahil her yer gecenin karanlığına mahkum edilmişti. Ay'ın bile olmadığı gecede aralarındaki mesafeye rağmen iki adamın telaşlı ama sarsak olmayan hareketleri bu baskını beklediklerinin kanıtıydı adeta. Binanın köşesindeki adamlar ne yapacaklarına karar verememiş halde bir gözden kaybolup, bir de göt korkusuyla koşturarak gelip saklanıyorlardı.Yaşlı bir çınar ağacının dallarını kendine siper eden Nisa, ikiliye biraz daha zaman tanıdı. Ama adamlar arka bahçeyi tamamen boşaltmak konusunda acele etmezlerse Azrailleri çok da uzakta değildi.
Nisa tünediği yerden belindeki silaha uzandığında adamlar da birbirlerini gaza getirmiş olacaklar ki işaretleşerek binanın ön tarafına doğru ellerindeki silahlarla koşturmaya başladılar. Nisa da saklandığı yerden çıkarak duvarın üzerinde, operasyon güzergahında iyi bir görüş açısı sağlayacak yerlere kendi kameralarını yerleştirdi. Böylelikle o binaya girerken Serdar da muhtemel tehlikeleri ona haber vermiş olacaktı. İşi bittiğinde kameraya Türkler için klasik haline gelen, bir gözün kapatılması, yüzün tuhaf bir şekle sokulması ve de elin tehditvari bir şekilde havaya kaldırılması suretiyle yapılan, halk dilinde de 'ne iş!' olarak çevrilen o eşsiz hareketi yaptı. Bunu yaparken öfkeli bir şebeğe benzediğinin farkında değildi. Ve Serdar'dan gelen soğuk bir;
"Tamamdır," tepkisi genç kızın canını sıksa da tüm duygulardan arınıp operasyona odaklanması uzun sürmedi. Ama duvardan aşağı atlarken kameraya hareket çekmesinin bu odaklanma sürecini hızlandırdığı da yadsınamaz bir gerçekti.
Nisa dikkatli ama seri hareketlerle binaya yaklaşırken kulağına ufak bir küfür eşliğinde;
"Gelen var," kelimeleri ulaştığında en yakınındaki ağaca sırtını verdi ve kendine siper edebileceği daha güvenli bir yer aramaya başladı.
"Sol çaprazdan üçüncü," diyerek kendisini yönlendiren Serdar'ın dediğini ikiletmedi. Arkasındakine nazaran daha kalın olan ağaca ulaştığında yine kısık sesle;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TANIK KORUMA-ATEŞ HATTI SERİSİ 1
AçãoMerih Soyder... Hırçın olduğu kadar ürkek bir ceylan... Yaralı olduğu kadar yara açmayı başarmış bir çocuk... 19'una basacak olmasının kaldırmaya çalıştığı yüke bir faydası olmuyordu şu an. O hiç olmadığı kadar savunmasız, hiç olmadığı kadar acizdi...