-FERDA-
Şaka gibi ya!
Şu anda yerin yedi kat altındayız, küçük bir adadayız, hiçbir şekilde güneş ışığı görmüyoruz, havalandırmanın vızıltısı hiç susmuyor ve ben!..
Ben bir klostrofobi hastasıyım!
Şimdi siz nasıl ajan olduğumu da sorarsınız.
E hakkınız. Sorun tabi.
Zor oldu ama fobimi maskelemeyi başardım. Bizi eğitim adı altında küçücük kutulara koyduklarında dayanmamı sağlayan tek şey kocaman pencereleri olan bir evde bulunduğumu düşünmemdi. Çünkü hakikaten öyleydim. Kocaman camları olan bir ağaç evinde küçücük bir kutuda kilitli kaldım. Asla sorun olmadı.
Oysa şu an kocaman ve de ışıl ışıl koridorları olan bu yerde... Çok pis tırsıyorum! Kaşık kadar bir pencere bile yok la burda! Gün ışığı görmeden ölüp gitmek istemiyorum ya ben!
Doktoru buraya getirdiğimde hemen geri döneceğimin hayalini kuruyordum ve bana sürpriz yapan evdeki hesabım çarşıya uymadı be. Korhan'ı da anlıyorum. Merih'in destek alması şarttı ve bu konuda bana güvenebileceğini düşündü adam. Ama hesaba katmadığı bir şey var ki Merih'in yardıma ihtiyacı yok, o kendi içinde herşeyi gayet iyi hallediyor. Zaten kız resmen kapalı kutu. Yok, yok. At kutuyu. Yok kutu falan. Güneş var tam tepemde ve ısıtıyor beni...
Nerde kalmıştık?
Kız muhteşem bir oyuncu.
Öyle duvarlar örmüş ki kendine aşabilene aşk olsun. Her ne yaparsan yap, ne söylersen söyle, o gözlerinde hiç bir duygu kıpırtısı olmuyor. Tamam, Sabri çok çok iyi bir istihbaratçıdır, işkence konusunda özgünlüğe yeni tanım getirmiş bir adamdır da... Bu kızda da yatkınlık varmış yani. Sabri'nin onu sakinleştirmek için öğrettiği herşeyi almış, yorumlamış ve de ulaşılmaz duvarların ardına sığınmış.
Diyorum abi ben. Korkacaksın bu ergen milletinden. Adamların neyi nasıl anlayıp, nasıl yorumlayacağı belli olmuyor ki. Bakın Merih'e, Sabri'nin tek amacı yeğeninin kontrolsüz acısını, isyanını dizginlemekti. Ama şimdi?
Şimdi adam bırakın kızın ördüğü o duvarları yıkmayı, yanından bile geçmeye cesaret edemiyor be. O kadar büyüt, besle sonra da yanına yaklaşmaya kork. Yok. Harbi yok bu ergen milletinin bir ayarı. Bakın nasıl da örmüş onbeş yaşındaki kız çocuğu o duvarları. Resmen burda aşmaya korkuyoruz! Adam dört sene boyunca saklar mı onları be. Yazık la bize!
Siz şimdi Merih'in ruh haline neden bu kadar takıldığımı da sorarsınız.
E hadi onu da sorun bari...
Ufak tefek yüz değiştirme ameliyatlarına başladık da o yüzden dert edindim kızı bu kadar. Burnu ile kulaklarına el attı doktor. Bunlar kolay ameliyatlar, Merih ölürken bayağı ağır yaralar aldığı için bir süre bu kadarı yeterli dedi pis adam ve gitti. Ben burda kaldım ama o gitti! Derken;
"Merih nerde?" diyerek sert yüz ifadesiyle dikildi karşıma Serdar. Güler yüzlü bir adamdı diye hatırlıyorum Serdar'ı ama değişebiliyor insanlar. Koskoca adamın kaderinde el kadar çocuk için değişmek de varmış demek ki. Ben kendi içimde adama acırken sabırsızca ayaklarını sallaması beni ana döndürüp cevap vermeye zorladı.
"Dinleniyor" dedim umursamazca. gergin duruşu benim onu dürtmeme gerek olmadan sökülmeye başlayacağının habercisiydi zaten ki, öyle de oldu.
"Sence nasıl? Atlatabilir değil mi durumunu? Sen psikolojide hepimizden daha iyisin diye buradasın yardım et kıza." Sizce de burnumdan soluma vaktim geldi değil mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TANIK KORUMA-ATEŞ HATTI SERİSİ 1
ActionMerih Soyder... Hırçın olduğu kadar ürkek bir ceylan... Yaralı olduğu kadar yara açmayı başarmış bir çocuk... 19'una basacak olmasının kaldırmaya çalıştığı yüke bir faydası olmuyordu şu an. O hiç olmadığı kadar savunmasız, hiç olmadığı kadar acizdi...