Nisa karşısındaki manzarayı izlerken kahkahalarına engel olamıyordu. Çaylak ajanların eğitiminden sorumlu Murat'a bu iki serseriyi bir güzel süründürmesini sıkı sıkıya tembihlemişti ve şimdi de buna tanıklık etmek onun için paha biçilemez bir şeydi.
Murat, Nisa'nın yeterince keyiflendiğine karar verdiğinde onun kahkahalarının arasına girerek;
"Beni mi teftişe geldin, yoksa bu iflah olmaz sıpaları mı?" dedi ve bu cadıyı buraya getiren sebebin ne olduğunu bulma konusunda bir adım attı.
"O iflah olmaz sıpalarla işim var. Yurt dışında güvendiğim iki arkadaşımın yanına, eğitime gönderiyorum onları. Sıpaların azadını istiyorum anlayacağın."
Murat sanki bu duruma alınmış gibi dudaklarını büktü.
"Ne eğitimiymiş o? Hani benim veremediğim."
Murat her ne kadar alınmış gibi konuşmaya çalışsa da tek amacı Nisa'yı biraz daha konuşmaya teşvik etmekti.
"Hayırdır Murat? Görmeyeli menopoza mı girdin yoksa? Bu ne tafra bu ne alınganlık ya."
Nisa'nın alayla kıvrılan dudağına karşılık Murat da kaşlarını çattı. Ama tabi Nisa sorarcasına kaşlarını kaldırınca adam çabasından vazgeçip kahkahayı bastı. Murat'ın içten kahkahasını yüzündeki gülümsemeyle izleyen genç kız, onun tam da dertleşilecek bir dost olduğuna karar verdi. Ne yazık ki kendisi pek dert anlatacak konumda değildi ama yine de bu adamın yanında rahat hissediyordu kendini.
Yani Murat tam olarak o omzunda ağlanacak erkek rolünü üstleniyordu bu hikayede. Hem de bunu hiç istemediği halde...
Belki yeterince seviyordu. Belki kızın bir gülüşü için dünyayı ayaklarının altına sermeye hazırdı. Evet, kızın tırnağına zarar gelmesin diye canını ortaya koyardı ama hiçbir zaman o kahve gözlerin kendisine aşkla baktığını göremeyecekti. Bunun farkındalığı içine çöktüğünde Nisa'nın parmağındaki tek taş yüzük çekti dikkatini. Evlenmişsin deyip tebrik bile edemedi. Nikaha çağrılmak isteyen eski sevgili bile değildi. Yüzü giderek ifadesizleşirken Nisa'nın duru gözlerine çevirdi gözlerini.
"Sıpalar senindir." dedi ve arkasını dönüp gitti.
Nisa bu adamı böyle inişli çıkışlı ruh haliyle tanımıştı zaten. O yüzden kafa yormaya gerek bile duymadan hedefine doğru ilerlemeye başladı.
Aslında aklını kullanıp geri kaçmalıydı ama bu kızdaki deli cesareti Guinness Rekorlar Kitabı'na girmeye hak kazanacak cinstendi. Yüzündeki saklamaya gerek görmediği sırıtma eşliğinde Meral'in yaklaşık on metre ilerisinde durdu.
Meral beddualarının sahibi olan kızı gördüğünde yirmi metrelik kafesli çamur havuzunun tam ortasındaydı.
Üstelik bu havuzu beşinci geçişiydi!
Beş seferdir yüz üstü sürünmeye çalıştığı bu çamur deryası yetmemiş gibi yerden yetmiş santim yükseklikteki tahta çubuklar da durup dinlenmesini engelliyordu. Ve Nisa'da da hiç acıma yoktu.
Meral çamurun içinde debelenmeye devam ederken Nisa'yı bu çamura ebediyen gömmek konusunda oldukça kararlı gözüküyordu ki sinir olunacak sesler kategorisinde açık ara farkla birinciliği elde eden Nisa'nın sesini duydu.
"Hiç çekinme Meral, O içinden sayıp döktüklerini duymak hoşuma gidecek."
"Emredersiniz!" diye bağırdıktan sonra Meral, bu kızın küfür konusunda tecrübeli olacağını tahmin ettiğinden farklı bir yol seçti.
Sabahın ilk ışıklarından beri dur durak bilmeden devam eden, adı eğitim kendi işkence olan bu durum için ayırdığı ve gerçekleştiği düşüncesiyle rahatladığı beddualarını sayıp savurmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TANIK KORUMA-ATEŞ HATTI SERİSİ 1
AksiMerih Soyder... Hırçın olduğu kadar ürkek bir ceylan... Yaralı olduğu kadar yara açmayı başarmış bir çocuk... 19'una basacak olmasının kaldırmaya çalıştığı yüke bir faydası olmuyordu şu an. O hiç olmadığı kadar savunmasız, hiç olmadığı kadar acizdi...