2. Bölüm

307 19 69
                                    

Uyarı ⚠️

Bölümü okurken zaman geçişlerinde dikkat edin. Şimdi okuyacağınız olay 7 yıl sonrasını yani olayın ilerleyeceği zamanı anlatmaktadır. Kafanız karışmaması için ilk bölümü şimdilik görmezden gelebilirsiniz!

 Kafanız karışmaması için ilk bölümü şimdilik görmezden gelebilirsiniz!

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


☕️☕️☕️

Günümüz

Doğduğumuz zaman prensesler gibi hissetmiştik. Sevildiğimize de inanmıştık. Hemde o kadar inanmıştım ki biz olmazsak yaşayamayacaklarını düşünmüştük. Daha sonra yavaş yavaş büyüdük ve evlenecek yaşa geldiğimizde o hissin koca bir yalandan ibaret olduğunu anladık. Çünkü kadınlar olarak konuşmaya hakkımız yoktur.

Biz Bir mal gibi davranıldı. İsteyip istemediğini sormadan evlendirildik. Eğer boyun eğersek ölene kadar orada, kocamızın evinde kalacaktım. Ama eğer boyun eğmezsek ecelimizin gelmesini beklemeden bizi sevdiğine inandıran insanlar tarafından öldürülecektik.

Küçükken ölesiye sevdiklerine inandıran ailemiz büyüdüğümüz zaman aslında öldüresiye sevdiklerini inandırıyorlar. Ama o küçücük bedenleri yanıltıyorlar aslında, bizi hiç sevmemiş oluyorlar. Sevmediklerinden dolayı da hep eksik başlıyormuşuz bu hayata.

Aslında hayatının koca bir yalandan ibaret olduğunu anladığında çok geç olur. Her şeyin kocanı memnun etmek olduğunu anladığında da zaten ölmüş olursun. Belki bedenen değil ama ruhun ölürsün. Eğer ölmek istemiyorsan bu töreye baş kaldırırsın ama bu da beklediğin gibi olmaz. Adı üzerinde işte; töre. Töre der ki; 'kocasına hızmet etmek için yetiştirilen bu kadın, eğer kocasına hızmet etmiyorsa boş yere nefes almasın, öldürün.'

Ben de töreye boyun eğenlerden olmuştum aslında. Bedenim değil de ruhumun ölmesine izin vermiştim ama bu yetmemişti töre için şimdi ise canımı istiyordu.

Düğün gecemde yaşlı bir teyze bana: 'Sabret kızım eğer sabredersen mükafatını bir gün alırsın. Eğer sabredersen önünde duran kocaman taşları bile yıkarsın. Bekle kızım, beklerken de İnan çünkü inandığın şey seni kurtaracak.' Demişti. O zaman ne demek istediğini anlamamıştım ama şimdi anlıyorum. Anlıyorum ve bekliyorum.

Bekliyorum, ne kadar acı çeksem de bir gün mutlu olacağıma inanıyorum. Bu yüzden bu acılara katlanıyorum.

Yaşayacağıma inanıyorum, bu yüzden de yaşıyorum. Göğsümden yediğim iki kurşun sonucu yine uyanıp hayata tutunuyorum. Çünkü inanıyorum. İnandığım içinde başarıyorum.

Öylece o konağın kapısında yığılıp kaldığımda inanmıştım ölmeyeceğime. Hissetmişim bunu, oğlumun annesiz kalmayacağını hissetmiştim çünkü ben şimdiye kadar pek çok acıya dayanmıştım.

Zanettiğim gibi de oldu, ölmedim. Tam tersine oğlum için yaşatmayı öğrendim. Tıpkı yıllardır yaptığım gibi. Nefes aldım, oğlumun başımda anne diye ağlayışını duydum. O yabancının 'ölemezsin, daha küçücük oğlunu annesiz bırakamazdın' diye haykırışını duydum. Bu yüzden yaşadım. Oğlumun annesiz kalmaması için yaşadım. Tanrı bile buna izin verdi. Ölme dedi, ölemezsin dedi.

Yaşanmış Sırlar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin