4. Bölüm

151 11 51
                                    

'Acı kor bir kurşun gibidir.' Derdin anama. İlk kurşunu yerken hissetmezsin ama acısı hep sonradan çıkar. Ben o kurşunu daha çocukken hissettim, ta kalbimin en uç noktasında. Babamın evinde bir sığıntı gibi büyüyerek.

Babam oğullarını sevdi hep, ben vakti gelince el oğluna verilecek kıymetsiz emanettim onun gözünde. Çünkü kız çocuğuydum.

'Sarmaşık gibisin' derdi babam. Sarmaşık gibi indin ömrüme. Hal bu ki sarmaşıklar kendinde olmayanı emermiş çok geç anladım bunu. Ne eksikse sarmaşığın içinde onu emermiş.

Ben, bende eksik olanı onunla tamamlamaya çalıştım. Ben yapamadıysam oğlum yapsın istedim. Sevdim onu, babamda görmediğim sevgiyle sevdim onu.

Ben Azra. Daha çocuk yaşta hamile kalan Azra. Ailesinin bir yabancının sözüyle sildiği Azra. Yıllardır sevgiye hasret kalan Azra. Bu benim hikayem ve daha yeni başlıyoruz.

Abimlerle yemek masasına oturmuş yemekler yiyorduk. Levent çalan telefona bakmak için masadan ayrılıp bahçeye çıkmıştı. Her şeyi sakin ilerliyor masada dönen koyu sohbeti her şeyin yolunda olduğunu gösteriyordu.

Ama benim içim hiç rahat değildi. İçimde bir kurt vardı. Ben içime düşen bu kurtla huzursuzca kafamı önüm eğmiş yemek dolu tabağa gömülmüş öylece düşünüyordum. İçim oluşan endişe iliklerime kadar işlerken titrek titrek nefes alıyordum.

"Anne." Diye kolumu dürten Poyrazın sesiyle daldığım yerden irkilerek çıkmıştım. Bu halimi gören abim ve Zümrüt'ün bakışları üzerime dönünce onları görmezden gelip oğlumun kahve gözlerine diktim gözlerimi.

"Efendim annecim." Dedim elimdeki çatalı bırakıp onunla ilgilenmeye başlarken.

"Bana su verir misin?" Dediğinde içimdeki endişeye rağmen gülümseyerek masanın üzerinde duran sürahiyi aldım. Ellerimi titretmemeye çalışarak sürahinin içinde kalan son suyu da onun bardağına boşalttım.

"Al annecim." Dedim elimdeki bardağı çabalarıma rağmen titreterek önüne koyarken.

Abimin bakışlarını üzerimde hissediyordum ama onlara bakmamaya çalışıyordum çünkü göz göze gelirsek hissimi kaydedebilirdim.

Poyraz suyunu içerken Ecrin de Ağzını peçeteye sildi. Suyunu bitiren Poyraz masadan kalkınca Ecrin de onunla beraber kalkmıştı.

"Anne biz oyun oynayabilir miyiz?" Diye soran Poyraza zor da olsa bir tebessüm ettim.

"Tabi ki ama dağıtmayın odayı." Dedim güçlükle konuşurken.

Neden bu kadar endişeliydim bilmiyorum ama içimdeki kurt beni kötü şeylerin olacağı hissine kaptırıyordu ve benim en büyük korum da buydu.

Dediğim şeyle ikisi de birbirine bakıp kıkırdayarak odaya çıkmaya başlarlarken bakışlar üzerimden gitmiyordu.

Ben de gözlerindeki endişeyi kafamı kaldırarak göstermek istemediğim için tekrar tabağıma odakladım.

Kolumda hissettiğim Zümrüt'ün eliyle korkuyla gözlerine baktığımda korkuyla ne yapacağımı bilmeden ayağıya kalkıp sürahiyi elime aldım. Biraz bu ortamdan uzaklaşma daha iyi olucaktım sanırım.

"Su." Dedim bir anda kendimi açıklama gereksinimi duyarak. "Su bitmiş su getireyim."

Söylediğim şeyle hiç düşünmeden mutfağa doğru yöneldiğimde omzumda hissettiğim elle elimdeki sürahinin yerle bir olması bir olmuştu.

Allah kahretsin...

Korkuyla yere oturup camları temizlemeye başlarken abim de benimle eğilince bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı.

Yaşanmış Sırlar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin