Bir ev düşünün ışıkları yanıyor, bacası tütüyor bahçesinde çocuk cıvıltıları doluyor. Bir oda da düşünün, evin içinde ıssız ve sessiz bir oda, sesler duyuluyor dışardan ama kalkıp kapısını açıp çıkamıyorsun. Gitmek istiyorsun ama o kadar yaralısın ki kalkmaya bile nefesin yetmiyor. Kırık dökük duvarları var odanın, destek alıp kalkayım diyorsun dokunduğun yer dökülüyor. Sen dokundukça yıkılıyor gibi oluyor ama fark ediyorsun ki yıkılan duvalar değil hayallerim. Sen dokundukça başına dökülüyor. Altında kalmamak için hiç bir şey yapamıyorsun.
Bir gün geliyor o odanın kapısı açılıyor. Bir el uzanıyor sana. Elin sahibine bakıyorsun, inanmak, güvenmek istiyorsun tutuyorsun elini ama eli tuttuğun o an evin odası sallanıyor ve daha elini bile çekmeden o enkazın altında kalıyorsun. Çırpınıyorsun, çırpınıyorsun çıkamıyorsun. Tam çıkıcam diyorsun başka bir duvar daha yıkılıyor ve onun da altında kalıyorsun.
Ben on beş yaşından beri o enkazın altındaydım. Kurtulmak istedikçe daha da derine saplanıyordum. Her hareketimde bir duvar daha yıkılıyor ve ben altında kalıyordum.
Bugün yine bir duvar daha yıkıldı ve ben yine çıkamadım o enkazdan. Yıkılan o duvarın altında kaldım ama bu defa çabalamadım. Bir duvar daha yıkılırsa kaldıramazdım.
Benim en büyük duvarım yıkılmıştı bugün. En sağlam duvarım devrilmişti ve ben yine altında kalmıştım. Babamın canının ağırlığı altında ezilmiştim.
Saatlerdir hastanedeydik. Gün ağarmış sabah olmuştu ama babamdan hala bir haber yoktu. Ne gelen vardı ne giden. Sadece sessizlik vardı, sessizlik ve nefret kusan bakışlar dışında hiç bir şeyim yoktu. Babam kalp krizi geçirmiş ameliyata alınmıştı. Hastahane koridorunda oturmuş ayaklarımı karnıma çekmiş ağlayarak bir haber bekliyordum. Bir kurtuluş haberi ama o duvalar bana bunu çok görüyordu.
Özgür abim yanımdaki sandalyede oturmuş gözlerini bir noktaya dikmiş sadece orayı izliyordu. Yahya abim ise karşı duvarın köşesinde gözlerini hiç üzerinden çekmeden oturmuş beni izliyordu. Arada kafasını kaldırıp abime ölümcül bakışlar atıp tekrar bana dönüyordu.
Annem ise olanları kaldıramamış bayılmıştı. Hemşireler ona serum takmışlardı, Kübra yengem yanındaydı. Zümrüt ise evde çocuklarla kalmıştı.
Kafamı bacaklarımın arasındayken ağzımdan bir hıçkırık daha kaçtığında biri sinirle ayağıya fırlamıştı. Başımı kaldırıp kim olduğuna bakınca bunun Yahya abim olduğunu gördüm. Sinirliydi ve oturmaktan sıkılmıştı. Sinirle ayağıya kalmış koridorda volta atıp bir şeyler geveliyordu ağzında.
Korkuyla ona baktığımda gözlerimiz kesişti. Gözlerimiz kesişince üzerime gelip beni kolumdan tuttuğumda gözyaşlarım ellerinin üzerine düşmüştü.
Abim beni sinirle kokumdan tutarken bağırdı "Defol git burdan, defol hepsi senin yüzünden oldu. Bir de utanmadan burda oturmuş ağlıyorsun."
Söyledikleri nefesimi keserken daha ne kadar yaşayacağımı düşündüm.
Abim beni kolumdan tuttuğu gibi sürükleyerek çıkışa götürürken Özgür abim de peşimizden geliyordu. Bağırıyor ve Yahya abime bir şeyler söylüyordu ama ben abime dur demekten dediklerini anlayamıyordum.
"Abi nolursun yapma, dur!" Diye yalvardım.
"Defol git! Her şey senin yüzünden. Babam senin yüzünden orda yatıyor. Sen geldiğinde sürekli bela getiriyorsun defol git." Abim adeta beni duymuyordu sanki bir şokun içimdeydi ve ne söylenirse söylensin bildiğini yapmaktan vazgeçmiyordu.
Abim beni sürüye sürüye bahçeye getirdiğinde beni yere fırlatı. "Defol git! Nerden geldiysen oraya git ama bir daha bizim hayatımızı girme." Hem bağırıyor hem de parmağını bana sallıyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaşanmış Sırlar
Misterio / SuspensoBakışlarımı tekrar babama çevirdiğimde gülümsedim. "Ben geldim baba." Dedim güçlü durmaya çalışırken. "Hiç sevmediğin, elinin tersiyle silip attığın kızın geldi. Sırf kendini öldürmek istedi diye namussuz ilan ettiğin, kendini neden öldürmek istedi...