6. Bölüm

122 10 37
                                    

Rüzgar yavaş yavaş esiyor saçlarım rüzgarda savruluyordu. Konağın önünde gözlerim kapalı çalınan kapının açılmasını bekliyordum. Sessizlik olmuştu, sanki bu sessizlik birazdan olacak kıyametin habercisi gibiydi.

"Defol!" Diye çınladı kulağım.

"Defol bir daha gelme bu eve." Diye sürüklenerek tam buraya kadar geldim.

Hıçkırık ve gözyaşlarıyla ağlarken sadece "yapma!" Diyebiliyordum. "Yapma baba!"

Babam kolumdan tutmuş beni sürükleyerek konağın önüne getiriyordu. Aynı zamanda da kızıp bağırıyordu.

"Defol git ve bir daha geri gelme." Diye babam beni kapının önüne ittirdiğinde saçlarım yüzüme dökülmüş gözyaşlarım saçlarımı yüzüme yapıştırmıştı. "Benim artık senin gibi bir kızım yok."

Sözleri ruhumu acıtırken dizlerimin üstüne düşmüş ağlıyordum sadece. Dizlerindeki kanı hiçe sayarak ağlıyordum. Hıçkıra hıçkıra yetim kalmışçasına ağlıyordum.

"Yüzüme bak!" Babam elleriyle yüzümü kaldırdı. Yüzüm onunla buluşunca gözleri boynundaki ip kesiğinde durdu. Kesini görmek onu daha da sinirlendirmiş olacak ki elini kaldırdı. Tam tokat atacağı sırada annem ağlayarak koluna yapışmıştı babamın.

"Gözünü seveyim ağam vurma." Dediğinde beni babamdan kurtarmış göğsüne bastırmıştı. Titreyerek ağlamaya devam ederken annemin hıçkırıkları da karıştı sesime.

Babam Kenan abime olanlar yüzünden beni suçlarken annem de bir evladını kaybetmenin verdiği psikolojiyle ikinciden de olmak istemiyordu.

"Ağam beni öldür ama dokunma ona kurbanın olayım." Diyerek ağlamaya devam ederken babam annemin kolundan tutup benden uzaklaştırmıştı. Sinirle doğrulurken bağırdı.

"Yahya silahı getir." Diye kükrediğinde konaktaki herkesin kanı donmuştu. Hiç kimse bunu beklemiyordu ben bile.

Evet evden kovabilirdi ama kızını öldürebilir miydi ki?

Gözlerimdeki yaş yanağımdan süzülüp yere dalmadığında bir hıçkırık daha döküldü dudaklarımdan.

Yahya abim elinde babamın silahıyla geldiğinde korkuyla babamın ayağına yapıştım.

"Kurban olayım baba beni öldürme. Söv döv ama öldürme nolur." Dedim titreyerek. Ben ölürsem içimdeki bebeğim de ölürdü. Ben neyse de onun yaşaması gerekiyordu. Bir söz vermiştim ben ona, nolursa olsun yaşayacaktık biz. "Nolur baba ben senin kızınım, ben senin en kıymetlinim baba nolur yapma."

Herkesin bakışları bendeyken benim gözüm anneme dönmüştü. Babannem kollarını onun koluna sarmış ve sıkıca tutuyordu. Annem ise çırpınarak ağlıyordu. Beni kurtarmak için çırpınıyordu.

Babam eliyle beni kendinden uzaklaştırdı. "Benim kızım o ağacın dalından kendini astığı gün öldü."

Söylediği şey yüreğimi bir kez daha paramparça ederken teslim oldum. Bıraktım çırpınmayı, bıraktım kendimi anlatmayı çünkü ben şuan ki sözle ölmüştüm zaten. Bir silah yarasıyla ölmek koymazdı.

Babam silahı kafama dayandığında emniyetini kapattı silahın. Silah ateş etmek için hareketlendiğini konağın avlusunda sesi duyulan Özgür abimle herkes oraya dönmüştü.

"Azra'yı bırak baba." Dediğinde gözlerindeki kurtuldun nidalarını hissetmiştim.

İlk defa orda inanmıştım abime ve yine hata yaptığımı fark ettim yıllar sonra.

Yaşanmış Sırlar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin