26. Bölüm

19 3 37
                                    

Bu bölümü yazmak inanın ki benim için o kadar zor oldu ki kendimi Azra yerine koydukça hıçkıra hıçkıra ağladım. Kahroldum! Parçalandım!

Ama güçlü ve sağlam bir adım atmak için geçmişimizle yüzleşmemiz gerektiğini anladım. Acı da olsa tatlı da olsa suçluysa suçumuzu kabul edelim. O zaman hatalarımızla da kendimizi severiz çünkü. Azra da kendini sevmeyi öğrenecek ama her şey yavaşça!

Biraz duygusal konuştum ama inanın gala bölümün etkisindeyim!

Lafı uzatmayayım o zaman şimdiden keyifli okumlara (ne kadar keyifli olursa artık!)

İyi geceler 😍

Bugün mardine geleli üç gün olmuştu ve benim akşam düğünüm vardı. Evleniyordum! Yine rızam alınmadan, yine ne istediğim sorulmadan evleniyordum. Kocam olacak adam oğlumun öz babası olsa da benim en büyük korkum. Ölümü ensemde hissettiren, nefes alışlarımı bile bana zahir eden adamdı. Çocukluğum mahveden, masumluğumu kirleten bir adamdı. Hazar Kudretli! Kudretli aşiretinin tek varisiydi!

Ben Azra karadağ, bugün bir kez daha ölümü tadacaktım. Aslında onlar öyle sanıyordu. Onları buna inandırdım. Beyaz giydirmek istediler, kefendim olduğunu bildiğim gelinliği giydim. Giydim gitmesine de önce izin istemeliydim.

Bugün babamı görmek için hastahaneye gidecektim. Zümrütle konuşmuştum sabah. Her şeyi duyduğumu bilmiyordum. Onunla konuştuğumda salağa yatarak her şeyi bir de benim ağzımdan dinlemişti. Ona ne kadar kızgın ve kırgın olsam da oynayacağım oyunda yeri büyüktü. Benim için herkesi hastahaneden uzaklaştırsın diye konuştum. Babamı son kez görmek istediğimi söyledim. Böylece ne Özgür ne de Yahya abim orda olacaktı. İkisi de akşam düğüne davetliydi. O zaman beni göreceklerdi ama şimdilik her şeyi Hazarın istediğine göre olsun istiyordum.  Ona boyun eğidiğimi hissetsin istiyordum. Çünkü yapacaklarımı gördüğünde o zaman her şeyin farkına varsın istiyordum.

Yıllar önce bana 'sen benimsin!' Demişti. Bugün hem ona hem de aşiretine onun olmadığımı gösterecektim. Ben hiç bir zaman birine ait olmamıştım. Hiç bir zaman da olmayacaktım. Eğer birine sahip olacaksam da bu ne Hazar ne de bir başkasıydı. Bu sadece bendim. Bana sahip alacak tek kişi bendim.

Hazara babamı görmedene düğüne gelmeyeceğimi söylemiştim. El mecbur kabul etmişti. Poyrazı evde olan Ezraya emanet edip konaktan çıkmıştım. Babamın olduğu hastahaneye gelmiştim.  Hala asansördeyken üçüncü katın kapıları açılınca titrek bir nefes alıp onuzlarımı kaldırarak yürüdüm.  Artık dik durmalıydım. İçim ne kadar enkaz olsa da kimsenin bana yardım edemeyeceğini anladığımdan beri dik durmaya zorlamıştım kendimi. Dostum dediğim kadın bile beni sırtımdan vururken bunu yapmalıydım. Yanında kaldığım sürece bana bebekler gibi bakan adamın yokluğunda dik durmalıydım. Artık anlamıştım onun da bana faydası yoktu. Çünkü ben Azra Karadağ her zaman olduğum gibi yine yalnızdım.

Asansörün durduğuna dair ses gelince düşüncelerimden sıyrılıp asansörden indim. Adınlarımı yoğumbakıma çevirirken beni içeriye sokan doktor da benimle indi. Üzerimizde ki hastahane kıyafetleriyle beraber babamın odasına doğru yürürken içimi bir heyecan kapladı.

Babamı özlemiştim. Eski günlerde ki babamı özleniştim. Bana bakarken gözleri ışıldayan babamı özlemiştim. Özlemiştim özlemesine de ben o babamı yıllar önce kaybetmiştim.

Adımlarım kapının önünde durunca derin bir nefes alıp içeriye girdim. Doktor da benimle girdi. Babamın durumunu kontrol edip sadece beş dakika kalacağımı söyleyip çıktı.

Babamla baş başa kalınca gidip sedyenin ucuna oturdum. Bakışlarımı yüzüne çevirirken çöken göz qltlarıyla iç çektim. Dağ gibi adam çökmüş zayıf kalmıştı. Bakışlarımı üzerinde gezindirirken konuyu uzatmadan konuştum.

Yaşanmış Sırlar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin