Saatler saatleri, dakikalar dakikaları kovalardı. Saniyeler geçti. Halaylar çekildi, silahlar sıkıldı. Herkes güle oynaya geçirdi geceydi. İmam geldi, nikah kıydı ve gitti. Her şey iki saate oldu ama bu süre sanki hiç geçmedi. Boynuma bir ip bağlandı ve ben o ipten bir kez daha asıldım. Yine ve yine ölemedim ama bu gece içtiğim andı gerine getirdim. Kendime söz verdiğim gibi önce ayağıya kalktım. Daha sonra ise bir halaya karışıp oynadım. Herkes şaşkınca baktı. Herkes nefretle izledi ve ben oynamaya devam ettim.
Şimdi ise müzik durdu herkes yerlerine geçerken ben öylece yıllar önce bir tokatla bayıldığım avlunun ortasında ayakta kaldım. Herkesin bakışları üzerimdeyken şarkı kısmında oturan kadına baş hareketi yaparak mikrofonu bana getirmesini istedim. Kadın mikrofonu bana getirirken mikrofonu ondan aldım ve konuşmaya başladım. İşte gece şimdi başlıyordu.
"Hepiniz hoşgeldiniz. Biraz geç oldu ama olsun. Siz artık benim ailemsiniz. Kusuruma bakmazsınız. Bu yüzden rahatça konuşabilirim." Dedim elimde ki mikrofonu sıkarak. Ellerim titriyor tüm vücudum adrenalinle heyecandan uyuşmuştu.
Herkes bu sözlerime alkışlarken kahkaha atmak için zor tuttum kendimi. Birazdan sadece alkışlayan ben olacaktım.
Bakışlarım yavaşça Hazarın üzerine döndüğünde ona 'işte başlıyoruz' der gibi baktım. O korkuyla yerinde gerilirken ne yapmaya çalıştığımı anlamak ister gibi bakıyordu. Onun bu haline gülümsedim.
"Ben Azra!" Dedim kendimi tanıtarak zaten beni tanıyan mardin halkına. "Beni tanımayanınız yoktur! En kötü hakkımda çıkan dedikodulardan tanıyorsunuzdur." Dedim kıkırdayarak. Sanki söylediğim komik bir şeymiş gibi.
Sözlerim üzerine herkes daha da sessizleşip beni dinlemeye başlarken sadece benim sesi duyuluyordu avlunun dört bir yanında.
"Şimdi hepinizi ne konuşacağımı merak ediyorsunuz. Sizi daha çok bekletmeyeyim." Dedim ve az önce Hazar'ın belinden aldığım silahı çıkarıp şakağıma dayadım. "Bugün hepiniz benim ölümüme şahit olacaksınız!" Dediğimde herkesten bir uğultu kopmuştu.
Herkes fısıldaşmaya başlarken Hazar oturduğu yerden ayağıya kalkıp bana doğru gelmeye başladı. "Sakın gelme!" Diye çığlık attım ve silahı şakağıma daha çok bastırdım. Herkes dehşet içinde bana bakarken bir kaç adım geri çıktım. Hazardan uzaklaşmak istedim.
"Bugün konuşacağım ve olacaklara siz karar vereceksiniz." Dediğimde Hazar olduğu yerde durdu. Ne söyleyeceğimi merak ediyordu ama tereddütlüydü de. Gözlerimde ne görüyorsa o onu çıkılmaz bir yola sokuyordu.
"Ben Azra Karadağ! Karadağ'ların tek kızıyım. Yıllar önce abimi öldürmekle suçlanıp kimse duymadan zorla evimden uzaklaştırdım. Bunu siz de biliyorsunuz." Dedim ellerimle kalabalığı göstererek. Bakışlarım herkeste gezindi ve abilerimin üzerinde durdu. "Ama işin aslı öyle değil. Abim öldü ama ben öldürmedim. Çünkü ben zaten o an ölüydüm."
Bakışlarım abilerimin üzerindeyken kimsenin bana yaklaşmasına izin vermiyordum. Bana doğru gelenlere bağırıyordum ve silahı şakağıma bastırdığım için hepsi durmak zorunda kalıyorlardı.
"Şimdi!" Dedim herkese parmağımla kendimi göstererek. "Beni iyi dinleyin. İlk ve son anlatışım. Duyan duymayana söylesin." Dediğimde görüş açıma saatlerdir başını yerden kaldırmayan annem girdi. Bana öyle bakıyordu ki ölmek için saniye saymaya başlamıştım.
"Ben Azra! Herkesin deyimiyle abi katili!" Dedim annemin gözlerinin en derinime bakarak. Annem ne yapacağımı anlamış olacak ki başını iki yana sallarken ben kahkaha attım. Sanki söylerceğim şey komik bir şeydi. Ama aslında sadece benim hikayemdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaşanmış Sırlar
Mystery / ThrillerBakışlarımı tekrar babama çevirdiğimde gülümsedim. "Ben geldim baba." Dedim güçlü durmaya çalışırken. "Hiç sevmediğin, elinin tersiyle silip attığın kızın geldi. Sırf kendini öldürmek istedi diye namussuz ilan ettiğin, kendini neden öldürmek istedi...