5. Bölüm

200 10 32
                                    

Olaydan 1 hafta sonra

Ölüm!

Ölüm bir yok oluş muydu? Yoksa kurtuluş mu?Bana sorarsanız ölüm ne kurtuluş ne de yok oluştu, ölüm sonsuzluktu.

O gece!

O gecenin üzerinden bir hafta geçmişti. O kurşun sesinin esir aldığı gece üzerinden bir hafta geçmişti. O kurşun sesinin süslediği gecenin üzerinden tamı tamına bir hafta geçmişti.

Peki vurulan kimdi? Benim kaybım kim olmuştu?

Abi ölümden kurtarmak için Levent'le evlendiren abim mi? Yoksa ömrümde geçirdiğim yedi yılı bana zindan eden kocam mı? Kim?

Bir silah sesi duydum sanki keskin ve ağır kokusu olan bir silah sesi. Ardından bir yıkılış, öfke dolu bakışların kapanması ve yükselen bir çığlık "Vurdun onu!"

Gözyaşı! Hiç hesap edilemeyecek kadar gözyaşı! Bir haftadır bitmeyen gözyaşı ve uykusuzluk.

Ölmüştü İşte!

Ruhu bedenini terk ettiği için bembeyaz olmuştu. Oluk oluk kan akıyordu göğsünden, tam kalbinin üzerinden.

Kapanmak istemiyordu gözleri, nefretini daha iyi kusmak için! Öfkesinden korkalım diye!

Bir el hissettim omzumda, soğuk kanlılıkla bedenime sarılan bir çift el. Sardı beni kollarıyla, okşadı saçımı. "Geçti!" Dedi. "Kurtuldun!"

Kurtuluş bu muydu? Ölüm kadar keskin, uçmak kadar da Özgür hissetmek. Kurtuluş bu muydu cidden? Ruhu bedeninden çekilirken yine de ayağıya kalkabilmek.

O gece yıkılmadım. Güçlü olmam gereken kısma gelmiştik çünkü. Asıl güçlü olmam gereken yere bundan sonra ki yaşamımdı.

Ailem beni rahat bırakmayacaktı. Şimdi ölüm sırası bana gelmişti! Hele de iki can aldığım gerçeği buna geç kalındığını bile gösteriyordu.

Sessizlik çöktü ve olaylar bir film şeridinin ilk sahnesine geri sardı. Oysa bu bir film değildi gerçekti, durması gerekmiyor muydu? Bu işkencenin son bulması gerekmiyor muydu? Neden bitmiyordu Peki? Neden sonlanmıyordu?

Vicdanım susmak istemiyordu. Onun yanında iç sesim de kafamı karıştıracak tonlarla soruya boğuyordu beni.

İç sesim kurtuldun diyordu, kurtuldun özgürsün. Vicdanım ise 'vurdun onu!' Diye bağıran kadının seslerini dolduruyor kulaklarıma. Sussun istiyorum ikisi de sussun ki kafamı kaldırıp nerde olduğuma, ne durumda olduğuma bakayım. Sussun istiyorum çünkü düşünmekten kafayı sıyırmak istemiyorum.

"Vurdun onu!"

Beynimin içinde dolaşan bu iki kelimeyle bastım ellerimi kulaklarıma.

"Sus!" diye kükredim. "Sus allahın cezası sus."

Ellerim kulaklarımdayken bir el avuçladı ellerimi. Kulaklarımdan çekip sıkıca sarıldı bana.

"Korkma! Geçti." Diyerek sarıldığımda gözümden bir damla yaş yavaşça süzüldü. Başım göğsündeyken bir hıçkırık döküldü dudaklarımdan. İçim acıyordu. Onun ölümü bana acı vermiyordu ama korkutuyordu.

"Ölmek istemiyorum, oğlumu annesiz bırakmak istemiyorum." Dediğimde beni göğsünden ayırıp gözyaşlarımı parmaklarıyla sildi.

"Ölmek yok Azra. Ölmek yok abicim. Yaşayacaksın, söz veriyorum yaşatacağım seni, yıllar önce yaptığım gibi şimdi de yaşatacağım seni." Dediğinde titreyerek yumdum gözlerimi. İnanmam gerekiyordu buna. Beni koruyacağına inanmam gerekiyordu ama inanamıyorum. Beni kendi elleriyle Levent'le evlendiren adama artık hiç bir şekilde inanamıyordum.

Yaşanmış Sırlar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin