Keyifli okumalar 😍
***
İnsandan hatıralarını alsan geriye ne kalır? İnsanı insan yapan yaşadıklar değil midir? Biriktirdiği anılar değil midir? Beni de ben yapan bunlardı, anılarım. Burda çok anım vardı. Bu sarı bozkırda çok günüm vardı. Mutluluğun var olduğuna beni inandıran bir çok anım vardı. O günlerin geleceğine olan inancım vardı. Mutluluktan ağlatan anılarım vardı ama aynı zamanda yıllarımı mahveden anılarım da vardı. Mardin benim en büyük yaramdı! Mardin bir masal prensesinin gözlerini gerçeğe açtığı bir diyardı! Prensese acıları göstererek uyandıran bir diyar!
Saatler sabah beşi gösterirken ağlamaktan sızlayan gözlerimi ovulturdum. Güneş dağların ardında daha yeni yeni doğuyor ve sarı bozkır güneşin vuran ışıklarıyla aydınlanıyordu. Güneş yeni doğmasına rağmen vurduğu yeri yakarken akıp giden yol mardin ovalarını göz önüne seriyordu. Araç köyün yakınlarında ki uzun geniş gövdeli ağacın yanından gerçeken gözüme oradan ip bağlayan ve kendi kafasını ipten geçiren kız göründü. Yapmak ve yapmamak arasında kalan bir kız çocuğu. Ağlayarak karnıyla konuşan minik Azra göründü. Boğazım düğümlenirken gözyaşlarım yüzüme hücum etti.
Yol akıp giderken araç daha da ilerlerdi. Ağacın bir kaç kilometre uzağında ki büyük kayaları gördüm bu defa da. Kayaların altında kanlı bedeniyle yerde yatan adamın üzerine oturup ağlayan bir kadın gördüm. Bu kadının başına taktığı hamavi püskül yazma, beyazlığını kırmızı kana boyarken gözünden düşen yaşları tanıyordum. Bu kadın benim annemdi. Kanlı ellerini yerde cansız yatan adamın göğsüne vururken 'kalk!' Diye kükrüyordu. O adam ordan hiç kalkmadı ve benim hayatım o gün karanlığa boğuldu.
Gözyaşlarım yüzümden süzülürken bir el hissettim yüzümde. Minik parmaklarıyla yüzümü silen minik bebeğimdi bu. Uğruna herkesi karşıma aldığım ve hayata tutunduğu tek varlığım.
"Neden ağlıyorsun anne?" Diye uykulu sesle konuşunca burnumu çekerek gülümsedim. Ağlamam her defasında onu da üzüyordu, beni böyle görmemesi için ne kadar dirensem de her defasında şahit oluyordu. "Yiğit abimi mi özledin yoksa?"
Sözleriyle bakışlarım buruklaşırken bir kez daha hayatıma giren birine zarar verdiğim için kendimden nefret ettim. Yol boyunca hazarın telefonları susmamıştı. Ne kadar uyuyor gibi yapsam da her şeyi duymuştum. O gün pazarda gördüğüm de hayal değilmiş. O gün gördüğüm her şey gerçekmiş. Ben yine istemeden birilerine hayatın zindan etmiştim. Fadik hanım haklıydı onları rahat bırakmalıydım. Buna onlara ne kadar zarar vererek yapsam da artık yoktum. Unutmalıydım Yiğidi, unutturmalıydım çünkü ben artık yalnızdım. Yoktu kimsem benim. Ben Yiğidi gerimde bırakırken onu kendi ellerimle itmiştim.
"Evimi özledim!" Dedim yutkunarak. Ben evimi bilmiyordum ama ben artık evimi özlemiştim. Göçebe bir hayat sürmek değil de kendim için sıcak bir ev alıp içinde yaşamak istemiştim.
"Ama anne o canavar.." dediğinde onu susturdum. Bundan kimsenin haberi olmamalıydı.
"Evimiz orası değil oğlum." Dedim gülümseyerek. "Orasını unutalım olur mu? Soran olursa da..." dedim ve ağzıma fermuar çekiyor gibi yaptım. "Susuyoruz!"
Bu halime kocaman gülümsedi ve başını salladı. Elini dudaklarına götürüp fermuar işareti yaptı.
"Susuyoruz!"
Kocaman gülümseyerek onu göğsüme bastırdım. Sarı ve birazcık uzun olan saçlarının üzerine kocaman bir öpücük bırakıp sıkıca sarıldım. Onu çok seviyordum.
Araç dururken başımı kaldırıp camdan dışarıya bakınca yüzümde ki gülümseme yavaşça silindi. Araç Kudretli konağının önünde durunca büyükçe yutkundum. Buraya en son geldiğimde on altı yaşında korkudan titreyen bir kızdım. Kim ne dese yapacaktım ama şimdiyse kendi ayaklarımın üzerinde durabilen, oğlunu sevgiyle büyüten bir anneyim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaşanmış Sırlar
Misterio / SuspensoBakışlarımı tekrar babama çevirdiğimde gülümsedim. "Ben geldim baba." Dedim güçlü durmaya çalışırken. "Hiç sevmediğin, elinin tersiyle silip attığın kızın geldi. Sırf kendini öldürmek istedi diye namussuz ilan ettiğin, kendini neden öldürmek istedi...