Loş ışığın aydınlattığı odada herkes birbirine kızgın ve kırgın bakışlarla bakarken ben stresle tırnaklarımı dişliyordum. Dişlerimi etime geçirip saniyeler içinde iyileşmesini izlerken camdan içeriği vuran ay ışığı herkesin daha gergin olmasına sebebiyet veriyordu.
David'i ısırdığımı diğerlerine söylediğimde bana oldukça kızmış ve kırılmışlardı. Kızmışlardı çünkü böyle bir bilinçsiz hareketin nelere mal olacağını herkes iyi biliyordu. Kırılmışlardı çünkü onlarla iletişimi neredeyse koparmış, onlardan oldukça uzaklaşmıştım. Ama yardım istediğimde ne kadar kırılmış olurlarsa olsunlar, şu an hepsi karşımda oturuyordu.
Kolumu tutup ağzımdan çeken kişiye baktığımda Leo yanıma oturmuştu. "Sakin ol." dedi.
"Bitti mi?" diye sordu Scott gergin bir sesle.
"Evet ama bundan hiç hoşlanmadığını söylemem gerek. Onun avcı bir kurtadam oduğunu düşünürsek, zincirlenmek doğasına aykırı." dediğinde dirseğimle Leo'yu dürttüm. Alaycı sesi sinirimi bozmuştu.
"Onun yanına gitmem gerek. Sen de Liam'a göz kulak ol. Duygular birbirini tetikleyebilir." dediğimde Liam'ın her ne kadar uyum sağladığını bilsemde ilk yıllar zorlanabiliyordu herkes. Bizde hala zorlanıyorduk tabi.
Benim kendimi sakinleştirmek için herhangi bir mottom yoktu. Neden kurtkadına dönüştüğümü hatırlayınca bile neden sakin kalmam gerektiğini biliyordum.
Derek'in bodrumuna kilitlediğimiz -bunu ben istememiştim ama diğerleri bunun her halükarda gerekli olduğunu düşünüyorlardı- David'in yanına gitmek için kalktığımda Leo bana bakıyordu.
"Merak etme." dedim ağzımı oynatıp göz kırparak. O da bana karşılık gülmekle yetinmişti.
Aşağı inip ağır demir kapıyı sürükleyerek açtığımda yanan bir kaç lambanın aydınlattığı bodrumun rutubetli havası yüzüme çarpmıştı.
"Bu havayı solumaya zorladığımız için özür dilerim." dedim yanına giderken. O ise terlemiş suratıyla bana bakıyordu.
Sırtı duvara yaslı, iki kolundan borulara sıkıca zincirlenmiş halde bayık bakışlarını devirerek cümlemin havada asılı kalmasına sebep olurken "Yo' bozulmadım." dedim.
Yanına oturduğumda elimi uzatıp Scott'tan gizlice arakladığım anahtarlarla zincirlerin kilidini çözdüm.
"Ne yapıyorsun?" dedi David bu kez sesine yansıyan şaşkınlığıyla.
"Bunlara gerek yok." dedim diğer kilidi de açıp zincirleri kenara fırlatırken.
"Kendimi kontrol edemeyebilirim." dedi David ciddi bir tonlamayla.
"Edemeyeceksin zaten. Kimse kendini kontrol edemez. Sadece uyum sağlar." dediğimde elimi onunkine kenetlemiştim.
Gülümsemesine rağmen dolunayın yavaş yavaş onu etkilediğini hissediyordum. Yüzü iyice terlemişti. Kolumu çekip sweatimin koluyla yüzünü sildiğimde bakışları ciddileşmişti.
"Oluyor, değil mi?" diye sordu hayal kırıklığıyla. Bunların hepsinin sadece bir rüya olduğuna inanmak istiyordu.
"Hadi anlat bana." dedim hiç bir şey yokmuşcasına gülümseyerek. "Sana hiç sormadım, yeteneğini."
Önce bakışlarını kaçırıp gözlerini kıstı. Hatırlamaya çalışıyor gibiydi. "Bu her gün televizyonlarda sokaklarda gördüğümüz mental zihin kontrolü gibi bir şey. Sadece ben biraz fazla yetenekliyim." dediğinde egoist bir şekilde omuz silkti.
"Hadi oradan." dedim omzuna vurarak. Kasları seğirdiğinde öfkesinin arttığını anlamıştım.
"David?" dedim benimle konuşmasını sağlamak için. "Kendini kontrol edebilirsin." Geriye çekilip ona baktığımda çoktan dönüşmüş olduğunu görmüştüm. Parlayan sarı gözleriyle adeta bir yabancıya bakıyormuşum hissi vermişti. "Bu sensin. Kontrollü ve mantıklısın."
"Insan kalmak istediğini söylemiştin." dedim gözlerine bakarak. "Sen benden daha iyisin. Benden daha erdemlisin. Benden daha fedakarsın ve daha cesur. Ben her fırsatta kaçtım, sana kaçtım, Leo'ya kaçtım, ama hep kaçtım. Diğerlerinden uzakta sorunlarımla tek başıma kalmak için kaçtım. Sen olduğun şeyi istemesen bile kabulleniyorsun. Ben asla kabullenemedim, David. Belki de bu yüzden Alfa olmama rağmen, Alfa gibi davranamıyorum."
"Sen bunu kabul ettin, David. Kabul ettin ve savaşmaya karar verdin, tıpkı şu an olduğu gibi."
Ama o çoktan ayağa fırlamıştı bile.
"David bunu yapmak istemiyorum." dediğimde parlayan sarı gözleri kısılmıştı. Ondan uzaklaşıp elimdeki kutuyu havaya doğru savurduğumda çevresinde oluşan tozdan çembere baktı.
Arkamı dönüp kükremelerini hiçe sayarak ordan uzaklaşıp hızla üst kata çıktım. Bana bakan meraklı bakışları gördüğümde nefes nefese kaldığımı farkettim. Üvez ağacının tozu beni de güçsüz düşürmüştü.
"Onu güçsüz düşürmeye mi karar verdin?" diye soran Scott'a baktım.
"Biliyoruz ki zincirler hiçbir zaman işe yaramıyor." dedim omuz silkerek.
"Bize danışmadan?" dediğinde Scott'ın ses tonundaki değişim kaşlarımı çatmama sebep olmuştu.
"Ne yaptığımın farkındayım. Onun hayatını tehlikeye atacak değilim." dediğimde Stiles alaycı bir şekilde gülmüştü.
"Daha ne kadar tehlikeye atabilirsin ki?" diye sorduğunda öfkem yükselmişti.
"Bunu söyleyen sen misin?" diye sordum üstüne yürüyerek. Scott araya girip koluyla beni durdurduğunda hızla soluyarak ona baktım. "Bu benim sürüm! Anladın mı? Alfaları benim, sen değil!"
Scott geri çekilirken kaşları çatılmıştı. "Bu işi böyle mi halledeceğiz yani?" diye sordu şaşırmış bir şekilde.
"Gerçek Alfa olabilirsin, erdemli, merhametli bla bla.. Ama unutma, ben de kasabaya ilk geldiğinde aklını allak bullak ettiğiniz o Lily değilim." dediğimde ne demek istediğimi anlamış olacaktı ki suçlu bir şekilde bana baktı. "Eğer işleri sadece kendin yürütebileceğini düşünüyorsan, buyur yap. Ama senin kurduğun bu düzende ben olmayacağım. Artık cevapları sen vermeyeceksin, genelde vermediğin gibi, sadece ben ihtiyacım olanları alacağım."
Hepsi bana şaşkın bir şekilde bakarken bunca zaman sonra böyle bir tepkiyle karşılaşacaklarını tahmin etmedikleri aşikardı. Özellikle Stiles bana anlam veremediğim bir şekilde bakıyordu.
Bodrum kattan acı dolu bir kükreme yükseldiğinde hepimiz irkilmiştik. "Ben bakarım." dediğinde dönüp Leo'ya baktım. Bana gülümsediğinde yanımda olduğunu anlamıştım. O aşağı kata inince dönüp diğerlerine baktım. Scott ve Stiles demir kapıya yöneldiklerinde Liam, Malia ve Kira da arkalarından gitmişti.
Geriye sadece Lydia ve ben kalınca ikimizde ne diyeceğimizi bilmez bir şekilde birbirimize bakıyorduk. "Ben-"
"Biliyorum." dedi gülümseyerek. "Durumun senin için ne kadar zor olduğunu hepimiz biliyoruz. Buraya ait olmadığını düşünüyorsun." Onu onaylamak için kafamı salladım. Yanıma gelip elimi tuttuğunda kendimi garip hissetmiştim. "Ama yanılıyorsun. Herkesten çok buraya ait olan sensin."
"Onu dönüştürdüm. Bu benim yapacağım bir şey değildi." dedim sıkıntıyla.
"Bir kazaydı. Bunu istemediğini biliyorum." dedi bana destek vermek istercesine.
Elimi onun elinden çekip bir kaç adım geriledim. "Yanılıyorsun, kaza değildi. Onu ısırmayı istemiştim." dediğimde gözleri büyükçe açılmıştı. Ama tek şaşıran o değildi. Arkamı döndüğümde bana dehşete düşmüş bir ifadeyle bakan Leo'yla karşılaşmıştım.
Daha fazla dayanamayıp bende demir kapıdan hızla çıkıp binayı terkettim. Çok uzaklaşmadan tekrar David'in acı dolu kükremesini duyduğumda gözlerimi sıkıca kapatıp olduğum yerde durakladım. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Ona karşılık uluduğumda geri cevap almam uzun sürmemişti. Ama aldığım cevap bugüne kadar hissettiğim her şeyden daha acıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
teen wolf: a new story
FanfictionBiyolojik babasını ararken, geldiği kasabada onu bulabileceğini düşünmüştü. Bulmuştu da. Ama daha bilmediği onlarca şey olduğunu ve hayatının normalken bir anda dibe çökmesini, onu bulunca engelleyememişti. Burada ilginç olan bir şeyler vardı, ve z...