Tuzak

587 28 1
                                    

Merhabalar. Geri dönebildim sonunda. Bu kadar geç bölüm yayımladığım için özür dilerim öncelikle. Ama kendimi hikayeye vermem sanki her bölümde daha da zorlaşıyor gibi. Normal hayatın akışı içerisinde pek zaman ayıramıyorum. Bunun için tekrar özür dilerim.

İlginizi canlı tutamadığımın farkındayım. Yine de umarım beğeneceğiniz bi bölüm olmuştur. Yorum ve oylarınızla bana destek olmayı unutmayın. Buna ihtiyacım olduğunu düşünüyorum. Hepinize iyi okumalar dilerim.. :)

Kasabanın girişine geldiğimde arabayı yolun kenarında durdurup ıssız yola adım atmıştım. Telefonu çıkarıp Erik'i aradım. Arka tarafımdan gelen telefon sesini duyunca endişeyle dönüp baktım. Yerde 100 metre ötemde çalan Erik'in telefonundan başka kimseyi görememiştim. Yerde bir yandan çalan bir yandan titreyen telefona boş gözlerle baktım.

İçten içe yayılan korkuyla telefonu kulağımdan indirdim ve aramayı sonlandırdım. Çalması sonlanan telefona doğru bir kaç adım atmak istiyordum ama korkum bana engel oluyordu.

"Hoşgeldin." dedi içimin ürpermesine sebep olan ses. Gözlerimi sıkıca kapayıp küfretmiştim. Yavaşça arkama dönüp benden 5-6 adım ötede duran David'e baktım. "Erik'in işi çıktı. Kusura bakma."

Yutkunmuştum. Ama boğazıma oturan o düğüm gitmemişti. Kendimi sonuma yaklaşmış gibi hissediyordum çünkü hayatım boyunca yaptığım her şey anılar şeklinde beynime dolmaya başladı. Dedikleri doğru olsa gerekti. Diğer zamanlarda, ölüme şu andan daha fazla yaklaştığımda bile hissetmemiştim bunu.

Leo'yu düşündüm. Ne yapmıştı, şu an iyi miydi, ne durumdaydı? "Hayalkırıklığına uğramış gibisin." Sesini duyunca anlık olarak daldığım düşüncelerden ayrıldım ve tekrar ona baktım.

Aramızdaki mesafeyi kapatıp elini saçlarımda gezdirirken ürpermiştim. Köklerinden tutup çekerek kafamı eğdiğinde dişlerimi sıktım. Ellerimi onun gövdesine yaslayıp ittirmeye çalışsam bile bir işe yaramıyordu. Yüzünü yüzüme eğip dudaklarını tenimde gezdirdiğinde göğsüme yayılan bir sızı hissetmiştim.

"Avcılar yemekleriyle oynamaz." dedim sesim titreyerek. Ama o bana aldırmayıp dudaklarını dudaklarımın üzerinde gezdirdi. Derin bir nefes alıp yüzünü uzaklaştırdı.

"Sadece bir zamanlar seni sevmenin nasıl bir his olduğunu hatırlamaya çalıştım." dedi kısık bir sesle. Ardından saçımı daha çok geçip aniden o pis sırıtışını dudaklarına yerleştirdi. "Ama hatırlayamadım." dedi ve beni kaldırıp yola asfalta fırlattı.

Sırtımın üstüne düştüğümde omurgamın kırılmış olabileceğini düşündüm. Tekrar bana yaklaşırken geriye doğru sürünerek kaçmak istedim ama hızlı değildim. Beni yerden havaya kaldırıp bu sefer yolun yanındaki ağacın gövdesine fırlatmıştı. Ciğerlerime batan bir şey olduğunu hissetmiştim o an. Çünkü nefes alamıyordum.

"Verdiğin karardan pişman oldun mu? Beni kurtadam yaparken bunların olabileceğini düşünmüş müydün? Yoksa beni kullandığını farketmeden normal bi hayat sürdürebileceğimizi mi düşündün?" diye bağırdı tekmesini karnıma geçirirken.

O kadar çok bağırmıştı ve beni ordan oraya defalarca savurmuştu ki yaptıklarımı hakettiğimi düşünmüştüm gözlerimi gökyüzüne dikip nefes alamazken. Boğuluyordum ama sessizce, acıdan inleyemiyordum bile.

Eninde sonunda bugünün geleceğinden hep endişe duymuştum. Kurtkadın olmanın çevremdekilere zarar vereceğini Derek'in kırmızı gözlerini gördüğüm gün hissetmiştim. Ama sevdiğim bir insan için nefret duyulan biri olmayı düşündüğümü söyleyemezdim.

Sağ elimi oynatmaya çalıştığımda kemiklerimde inanılmaz bir sızı oluşmuştu. "Merak etme, çok sevdiğin Leo seni bu yolda yalnız bırakmayacak." dediğinde endişe beynimi ele geçirmişti. Kan damlayan pençelerini boynuma yaklaştırmak için eğildiğinde gözlerimi kapayıp derin bir nefes aldım.

teen wolf: a new storyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin