okul sona ermişti nihayet. Stiles'la beraber arabaya doğru ilerliyorduk. bugün arabayla gelmemiştim. sabahki olaydan sonra yürümek iyi gelir diye düşünüp okula yürüyerek gitmiştim.
Stiles'ın arabasına bindik ve bizim eve doğru yol almaya başladık. 5 dakikalık bir yolculuktan sonra eve varmıştık. kapıyı açtım ve içeri girdik. ilk dikkatimi çeken toplanmış masa oldu. masaya gidip üstünde duran notu okudum.
"ama benim en sevdiğim şey küçük kızların babalarına kolaylık olsun diye yardım etmeleri." yazıyordu. gülümsedim ve kağıdı kenara bıraktım.
"istersen çantaları bırakalım. sonra duruma göre bir şeyler yaparız." dedim Stiles'a.
"olur olur tabi ki." dedi. ve yukarı odama çıktık. çantamı yatağımın yanına savurdum ve sandalyeye oturdum. Stiles da çantasını bir kenara bırakmış odayı geziyordu. bulduğu şeyleri incelerken ben de onu izliyordum. aslında hoş çocuktu ama bunu düşünmek istemiyordum. hislerim bu kadar belirsizken ona karşı ne hissetmem gerektiğini de bilmiyordum. koltuktan kalkıp yatağın ucuna oturdum. odayı incelemesi bittiğinde -nihayet!- gelip yanıma oturdu.
"aslında birbirimize benziyoruz." dedi beni şaşırtarak.
"nasıl?" dedim.
"ikimizde annemizi kaybettik, ve onlar olmadan yaşamaya çalışıyoruz." dedi.
kafamı önüme eğip "evet öyle." dedim.
"biliyor musun? aynı şeyleri yaşaömmış insanlar duygusal olarak birbirlerine daha yakındır. bu iki ayrı kişinin trafik kazası yapıp o an ne hissettiklerini bilmeleri birnirleriyle en güçlü empatiyi kurabilmeleri gibi bir şey." dedi.
ona bakıyordum. annesini kaybetmesi benim gibi onu da duygularını bastırmaya itmişti. ve şimdi onu en iyi anlayabilecek kişilerden birinin yanında konuşmaya olan ihtiyacını saklayamıyordu. bunu bende nadir de olsa yapardım.
"evet, şu an seni çoğu kişinin anlamaya çalıştığı halden çok gerçekten anlıyorum." dedim ve ona sarıldım. Stiles'a ilk kez sarılmıştım. o da kollarını bana doladı. başımı omzunda tutarak "bu bizi birbirimize daha yakın yapıyor olabilir. evet." dedim.
sarılmayı bırakıp geri çekti kendini ve gözlerime bakmaya başladı. ben de ona bakıyordum. içimden ona yakınlaşmak geliyordu ama bunu yapmamam gerektiğini düşünüyordum. elini yanağıma koyduğunda kendimi tekrar sorguladım. yüzünü yüzüme yakınlaştırdığı sırada kendimi sorgulamayı bırakıp ben de yakınlaşıp dudağımı dudaklarına bastırdım. önce ne olduğunu anlamlandırmaya çalışarak bir süre öyle kaldım. anı yaşamayı düşünerek üst dudağını dudaklarımın arasına aldım ve yavaşça öpüşmeye başladık. kollarımı boynuna doladım ve onu incitmekten korkarcasına öpmeye başladım. şaşkın olduğunu hissedebiliyordum. dudaklarımı geri çektim ve yüzüne baktım.
tanrım! tanrım! tanrım! bunu yapmamalıydım! "şey.. aa.. ben özür dilerim. bunu unutsak çok iyi olur." dedim geri çekilirken.
"evet , evet , şey... ıı.. bence de unutmalıyız." dedi. ikimizde hala olayın şokundaydık. "şey ben gitsem.. evet gitmeliyim.. yani gitsem iyi olacak." diye ekledi ne yapacağını bilmez halde.
"evet,, olabilir.. ben tekrar .. neyse.. yarın görüşürüz." dedim. çantasını sırtına aldı ve el sallayıp odadan çıktı. biraz sonra da dış kapının kapanma sesini duydum. arabasının da uzaklaştığını duyduktan sonra aşağı indim.
neden sürekli yapmamam gerektiğini bildiğim halde hatalar yapıyordum. neden!?
kendimi toparladım ve bundan sonrasının kötü olmamasını dileyerek tv izlemeye başladım.
***
sabah okula gitmemek için bir çok yalan uydurdum ama tabiki bunların hiç biri kabul görmedi. okula gitmek zorundaydım. ah ne güzel. dün veli görüşmelerinden sonra bir olay olmuş babamı dehşete düşürmüştü. sanırım birisi yaralanmıştı. babamı daha fazla zorlamanın iyi olmayacağını düşünüp okula gittim.
gün boyu okulda Stiles'a bakmamaya çalışarak ortalıkta dolandım, aynısını o da yapıyordu. işte bunun olacağını bilerek saçma sapan şeyler yapabiliyordum.
okul bitip son zil de çalınca koşarak arabama bindim. direk eve gitmektense biraz şehri dolanmayı düşündüm. düşünceli bir şekilde arabayı sürerken bir anda durdum. sanki hipnozdan çıkmış gibi ne yaptığımı düşünerek etrafıma baktım. hastaneye gelmiştim. ama neden?
ben bunları düşünürken hastaneye girmekte olan Derek'i gördüm. buraya beni getiren saçma sapan iç güdülerimse bunun bi sebebi olmalıydı değil mi? arabadan inip ona yetişmek için biraz koştum ve peşinden bende girdim. koridoru döndüğünde beni farketmesin diye biraz ilerlemesini bekledim. sol taraftaki ilk odaya girdi. bende ilerleyip odanın önündeki sandalyeye oturup bekledim. biraz sonra Derek konuşmaya başladı. daha iyi duyabilmek için kulağımı kapıya doğru yaklaştırdım. söylediklerini dinlemeye başladım. koridordan gelen hemşire odaya girince fırlayıp ileriye doğru yürüyüp bir köşeye gizlendim. Derek sinirli bir şekilde odadan çıkınca hemşirede odadan çıkıp arkasından baktı. Derek hastaneden çıkmış olmalı ki hemşire de diğer tarafa doğru yürüyüp odayı terketti.
yavaş adımlarla odaya doğru ilerlerken gözyaşlarımı tutamıyordum. odanın kapısına gelince içeride oturan yüzünün sağ tarafında yanık izleri bulunan adama baktım. ve çığlık atmamak için elimle ağzımı kapattım. duyduklarımın şokundan mı yoksa gördüğüm şeyden dolayı mı göz yaşlarım sanki iki kat hızlı akmaya başlamıştı. koşarak hastanenin çıkışına yöneldim ve aynı hızda arabaya kadar koştum. hemen kapısını açıp kendimi içine attım ve sesli olarak ağlamaya başladım. hislerimin bu kadar çabuk kelimelere dönüşmesine hazır değildim. hele ki bilmemem gereken şeyleri öğrenmeye !!

ŞİMDİ OKUDUĞUN
teen wolf: a new story
FanfictionBiyolojik babasını ararken, geldiği kasabada onu bulabileceğini düşünmüştü. Bulmuştu da. Ama daha bilmediği onlarca şey olduğunu ve hayatının normalken bir anda dibe çökmesini, onu bulunca engelleyememişti. Burada ilginç olan bir şeyler vardı, ve z...