Bölüm 17

2K 96 238
                                    

SELAMÜNALEYKÜM.......

Bu Mahru kızımın bizim okuduğumuz kızların aksine çok cevval çıktı ay ay ay başına bela alacak bu gidişle (Bedirhan'ı beladan saymıyoruz :)".......♥

Bu arada peş peşe bölümlerin gelmesinde sizin de okumalarınız ve güzel yorumlarınızın payı çookkk büyük çok teşekkürrr ederimmm ☺.......

"Nikahlanan ilk berdel gelini......Mahru Mirzaoğlu"

Bu ses o an hepsini sağır etmeye yetmişti. Çılgına dönmüşlerdi, Boran Ağa bile düşünceyle homurdanmıştı. Bu töreleri yıkmaktı, kaşlarını çatarak içeriye geçtiğinde İbrahim Ağa da babasını takibe başlamıştı.

Mahru elini çekip yürümeye başladığında Bedirhan:

"Mirzaoğlu...Al bakalım şu defteri" diyerek ceketinin iç tarafına koyduğu nikah cüzdanını Mahru'ya attı.

Bu kez herkes inanmıştı gerçek olduğuna, Mahru üzerine atılan şeyi refleksle tuttu. O da bir umut yalan olmasını diledi. İçini açıp baktı ama yalan değildi. Mahru Mirzaoğlu yazıyordu, imzası vardı. Tuttuğu defteri avlunun ortasına fırlatarak merdivenlerden yukarıya koşmaya başlamıştı. Kaçmak istediği yer Bedirhan'ın odasıydı, hayat ne garipti. Başka kaçış yeri bırakmamıştı kıza, kaçmak istediği adam varış yeri oluyordu hep.

Bedirhan yere eğilip defteri aldığında o da kızın ardından ailesini umursamadan odasına doğru yürümeye başladı.

Mahru odaya girdiğinde hırsla kapıyı çarpmıştı. "Allah belanızı versin" diye bağırdı, artık tutmamıştı kendisini. Ağlamasını bastırmaya çalışırken yatağın üzerindeki nevresimi çekti attı, koltuğun üzerindeki yastıkları dağıtmaya başladı. İlk kez bu denli gözü dönmüştü. Hırsı geçene kadar dağılmadık yer bırakmamıştı, Bedirhan'ın gelmesiyle nefes nefese odanın tam ortasında durmuştu.

Bedirhan karşılaştığı manzara ile şaşkına dönse de kıza çaktırmamak için çatık kaşlarını daha da çattı. Elindeki defteri dağılan yere fırlattı, Mahru onu izlemişti öfkeyle. Onunla zerre konuşmak istemiyordu yüzünü çevirdi onun gittiğini gördüğünde. Bedirhan da bir şey demedi, bugün yeterince ders verdiğini düşünüyordu.

Duşa girdiğinde Mahru da kendisini koltuğa bırakmıştı. Artık yapacak hiçbir şeyi kalmamıştı. Şu an da ailesinden birinin sesini duymak istiyordu ama telefonu bile yoktu yanında, nerede olduğunu bile hatırlamıyordu. Evde bıraktığını düşündü, Bedirhan'ın tıkırtılarını duyar duymaz yere attığı nevresimi hızla alıp koltuğa uzandı, kafasına kadar çekti örtüyü. Onun yüzünü görmek istemiyordu.

Bedirhan içeriye girdiğinde üzerini kafasına kadar örtmüş kızı görünce "işime gelir" diyerek yatağa attı kendisini. Işığı kapattığında odadaki kızın varlığı onu rahatsız etmeye başlamıştı. O bunu rahatsızlık olarak düşünüyordu ama onun suratını görmek için içi içini yiyordu. Dönüp durdu yatakta, Mahru ses kesilince kafasını sakladığı yerden çıkardı. Bedirhan'ın nefesi düzene binmişti uyuduğuna karar vermişti. Yatağa döndü yüzünü,

"Keşke doğmasaydım" dedi. Bedirhan'ın sessizliğini yansıyan ışıktan yüzünü görmeye çalışmasıyla gözlerinin kapalı olduğundan emin olmak için iyice dinlemeye çalışıyordu. Sonra başındaki şalın iğnesini çıkardı, açmamıştı başını. Bonesini çıkardı, rahatlayan saçlarının üzerine şalını bağladı sıkmadan uyurken görmesin diye. O da daha fazla dayanamamıştı uykuya bıraktı kendisini.

Bedirhan sabah saatlerinde uyandığında hemen koltuğa çevirdi bakışlarını. Kız yoktu, her yer de toplanmıştı, dünkü dağınıklıktan eser yoktu.

SEVMEYECEĞİM (BERDEL)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin