4 mart
ellerime bakıyorum, bomboş. şimdiye kadar birileri tutmaya çalışsa da pek başarılı olduğu söylenemez. arkadaş nedir pek bilmem. annem, babam beni gerçekten sevdiler. belki de onlar tek şanslarımdı ama baksanayine bir boşlukta sıkıştım. aşka dair tek bildiğim annemle babamın birbirlerine duyduğu sevgi. babama beni bıraktığı için kızmayı bıraktım bu yüzden. annem için duyduğu acı ona yeter gibime geldi.
bir şekilde yun jia olup çıktım işte. bu cümleleri adımı yazmayı sevdiğim için mi yazıyorum acaba. yun jia
tüm ciddiyeti kaçırdığıma göre okula gidebilirim artık. yolda yürürken her şey normal, herkes aynı ama bir şey çok farklı sanki artık. gözlerim başka bakıyor bugün, her zamanki uykulu ve kırmızı gözlerim evet, oysa dün pek uyuyabildiğim söylenemez. nedeni mi? boş ver.
ellerimi ceplerime sokup koridorun sonundaki merdivenleri adımlamaya başlıyorum. o sırada yukarıdan gelen boğuşma sesleri dolduruyor kulaklarımı. hadi ama. çok sıkıldım bu ritüelden ben. koşarak çıkıyorum.
orada. üzerine kırmızı boya dolu kova devrilmiş. başında benim gerzek duruyor. "oğlum-"
o sırada anlıyorum. hedef bendim. kovayı benim üzerime boşaltacaktı orospu çocuğu. "saçımı çok önemsediğimi bilmiyor musun lan?"
bir kulağından tutup yukarı doğru çekiyorum. hayır, keyfim hiç yerinde değil. en azından boyum uzun. bir tane geçirecekken kırmızı boyalı parmaklar beni dürtüyor. cıklayarak vazgeçiyorum. dibinde boya kalmış kovayı kafasına geçiriyorum. "yolu biliyorsun değil mi aslanım?"
lavaboya gidiyoruz. o çocuğu bir gün cidden öldürebilirim. bakışıyoruz. "ımm sana eşofman getirebilirim?"
bana bakıp başını sallıyor. o kabinlerden birine girerken dolapların olduğu koridora ilerliyorum. dolabından eşofman takımını alıp geri dönüyorum. hıçkırık sesleri duyuluyor kısıkça, sonra yavaşça yükseliyor. dönüp gidesim geliyor.
bir şey beni durduruyor. yavaşça kapıyı tıklatıyorum. birkaç saniye sonra açıyor. gözleri kızarmış. elimi uzatınca refleks olarak gözlerini kapatıyor. uzanıp saçına bulaşan kırmızılıkları temizliyorum. "sorun yok."
aklıma söylenebilecek daha iyi bir şey gelmiyor. fazla mı narin?uzattığım eşofmanları alıp kabine geri giriyor. bir ayağımla ritim tutarak çıkmasını bekliyorum. derse geç kalıyoruz. ortamdaki gerginliği alsın diye konuşmaya karar veriyorum. "yine ödedin demek."
cevap gecikmiyor. "bunu hep yapacağım."
gülüyorum. elindeki kirli kıyafetleri almaya çalışırken ellerimiz birbirine değiyor. içim titriyor. vermiyor kıyafetleri. çekiyorum. bendeler.
gülümseyerek sınıfa gidiyoruz.
--
sonrakı bolum
ıcın
kemerlerınızı baglayın

ŞİMDİ OKUDUĞUN
our way out | bxb
Mystery / Thrillercause if it's us against the world we'll fight it and win as long as we're united.