1.5

25 9 9
                                    


14 mart 


"neden birini öldürdüğünü itiraf edecekmiş gibi bakıyorsun?"

gözlerimi kırpıştırıyorum. ona bakıyorum, kafam aşırı bulanık. vazgeçiyorum.

ona söylemeyeceğim. "o adamlar," diyorum onun yerine. "tekrar geldiler mi?"

düşünceli düşünceli bakıyor. "hayır."

koskoca bir yalan bu. inanmayacağımı kendisi de biliyor, yine de söylüyor. "parayı toplayacağız, geç ya da erken."

düzeltiyor. "ben toplayacağım."

göz deviriyorum, onun gibi davranıyorum. "saçmalıyorsun."

"sen kimsin ki?" ani çıkışı beni afallatıyor. "hayatıma burnunu sokmaktan vazgeç artık. paranı falan da istemiyorum."

ne diyebilirim ki? eğer izin varsa, kırılıyorum. gerçek bir biçimde. kalbim parçalara ayrılıp yere saçılıyor. ama min jun hiçbirini görmeyecek kadar kör. sadece onu aciz olarak gördüğümü düşünüyor. ama ben sadece yardım etmeye çalışmıyorum. sevgisini istiyorum.

nereden bilebilir ki? ona kendimi hiç açmadım. ve o sanki yetmemiş gibi devam ediyor. "bu işe kendim için girdim. sen de öyle. bunu bilerek davran."

kalkıp gidiyor, arkasından bakmıyorum. hiçbir şey olmamış gibi yemeğimi yiyorum. olanları yok sayıyorum. kabullenmeyi reddediyorum.

öğle arası bitiyor. kapının önünde biriyle konuşuyor. dikkatli bakıyorum, o çocuk. japonyalı.

dayanamıyorum. yanlarına yaklaşıp min juna bakıyorum. sinirli sinirli bakıyor çocuğa, onunla ilgili bir şeylerin ters olduğunu biliyordum.

beni görünce göz deviriyor. artık kaçmama imkan yok, tam anlamıyla yanlarındayım. kolumu koruyucu bir şekilde min jun'un omzuna bırakıyorum. gülümsüyorum, japonyalıya bakıyorum. "ne iş?"

min jun kolumu sertçe indiriyor. tıslıyor bildiğin. "git buradan."

japonyalıyla bakışıyoruz. bakışları donuk, onu her zaman gördüğüm gibi. ifademi bozmadan sınıfa giriyorum. ama aslında burnumdan soluyorum.

ne konuşuyor olabilirler ki? japonyalının bildiğini biliyor mu? onu tehdit mi ediyor?

our way out | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin