0.1

89 17 30
                                    


21 şubat 


okul koridorunda yürüyorum. herkes kafayı mı yemiş yoksa dünya artık hiçbir zevkin ulaşılamayacağı kadar karanlık mı?

annem ölmemiş olsaydı her zamanki gibi saçımı okşar ve hayır, derdi. jia, her zaman seni mutlu edecek bir şey bulabilirsin. sadece kafanı gökyüzüne kaldır oğlum.

beni teselli etmeye kalkma. üzgün- üzgün müyüm? sadece gitti işte.

derken bizim salak ye-junu görüyorum. çocuğun tekini tutmuş, saçlarından sürüklüyor. çocuk kısa boylu, yalnız ve yejuna karşı koyamıyor. her halükarda adil bir dövüş değil. her zamanki gibi üç maymunu oynayarak yanlarından geçip gidiyorum. belaya ihtiyacım yok. zaten fazlasıyla sahibim.

hafta içi okul çıkışları ve hafta sonunun tamamı boyunca çalışıyorum. bazı yarı zamanlı işler, motor kuryecilik, markete taşımacılığa gidiyorum. çok da çalışmıyorum canım, abartmaya gerek yok.

becerikli olduğuma itiraz edemem ama benim bile beceremediğim şeyler olduğu doğru. geçen birkaç hafta damacana taşımıştım. vasattı. götürüsü getirisinden çoktu yani. günler boyunca kafamı sıradan kaldıramamıştım. kollarımı uyuşturmadan kesseler daha az acırdı eminim.

ondan sonra bebek bakıcılığına girmiştim. apartmanda geceleri uyumayan ve dolayısıyla kimseleri de uyutmayan insan yavrusu demeye utandığım el kadar bir şey vardı. aradıkları şey bir bakıcı değil, psikopattı. benden psikopatı nerede bulacaklardı? neyse işte, geceleri bebeğe bakmaya başladım. üçüncü geceye kadar her şey güzel gidiyordu. bebekle sabaha kadar bağırma challenge yapıyorduk. bir o bağırıyor, bir ben bağırıyordum. bir yere kadar eğlenceliydi de doğrusu. üçüncü gece uyuyakalmışım. uyandığımda annesi bebeği kucağına almış bana pis pis bakıyordu. "o bebeye benden çok dayananı rüyanda bulursun."

kovuldum, klasik.

en çok gece kuryeciliğini sevdim sanırım şimdiye kadar. gecenin sessizliğinde araç kullanmak gerçekten hoşuma gidiyor. sebepsiz.

bu arada söylemedim değil mi, on altı yaşındayım. yani ehliyetim falan yok. sahte bir tane çıkardım ama kullanmayı pek tercih etmiyorum. her ergen erkek çocuğu gibi küfrediyorum, ellerimi boğumlarım kızarana kadar sıkıyorum, geçiriyorum bazen. öfkeme sahip olabilen biriyim ama nadiren kaybettiğim de oluyor tabii. işin kötüsü çoğu zaman bunu isteğimden yapıyorum. kendimi kaybetme olayını yani. günün en sevdiğim kısmı, derslerde kafamı yaklaşık iki haftalık harçlığımla aldığım yumuşak kolluğa gömerek ölü taklidi yapmak.

dersleri nasıl mı geçiyorum? geçemiyorum. kimin umurunda. son geçiş sınavında kopya için bir zekiyi köşeye sıkıştırsam yeter.

our way out | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin