1.1

25 10 14
                                    


7 mart 

sıramda uzanmış birilerini ringte dövmek nasıl olurdu diye düşünüyorum. ulaştığım sonuç şaşırtıcı. keyifli belki de? içimdeki nefreti, öfkeyi kusabilmek bir yerlere. birilerine.

iki gündür konuşmuyoruz. kendime kızıyorum aslında, sonra vazgeçiyorum. bunların böyle olmasını sağlayan benim. ama sonuçta kalbime söz geçiremem, kimseye minjun gibi bir çocuğu sevme diyemem. onu bırakıp giden annesine sinirleniyorum. sonra yine vazgeçiyorum, sonuçta babası nefreti daha çok hak ediyor.

kafamı sola doğru çeviriyorum. masası buradan güzelce görünüyor aslında. yetmiyor ama. dudaklarını tekrardan dudaklarımda istiyorum. çok hızlı kapıldım, biliyorum ama benim için sevgisiz geçen onlarca yıl var. annem olsa, arkamda dururdu. dizine uzatır başımı, geçecek. aşk hep kötü değil, derdi.

ve o öğlen yemeğinde bile yanıma geliyor. ücreti yejun’a bırakmıyorum ben de, onsuz zevki yok. sınıfa geri döndüğümde herkes toplanmış, minjun’un sırasında bir şeye bakıyor. hızlıca yarıyorum kalabalığı.

yejun’u kolundan çekip kenara fırlatıyorum bildiğin. içimdeki öfke, tamamen ona değil aslında. kendime. bana bakıyor. “senlik bir durum yok.”

yutkunuyorum. uzanıp ona dokunmak, sadece ikimizin olacağı bir yerde olmak istiyorum. yapmıyorum.

okul bitiyor. hafta sonuna iki gün var. parka gidip jim gelene kadar beklemek istiyorum. belki de böylece, günler geçtiğini ve benimle konuşmadığını anlamazdım? lanet beynim olanları algılamayı ve acı salgılamayı bırakırdı.

cebimden anahtarı çıkarırken bir şey şakırdıyor. önce anahtar sanıyorum ama sonra, bunun bir telefon sesi olduğunu fark ediyorum. bir alarm belki. dönüp ilerlemeye başlıyorum. ilerideki köşenin arkasında biri olduğu dürtüsüne kapılıyorum. jim mi? boksörlerini uzaktan izlemesi falan mı gerekiyor? saçmalık.

o sırada onu görüyorum. bana doğru yürüyor. başı öne eğik. saçları uzamış, yeni fark ediyorum. “jia-ya.”

gözlerim doluyor istemsiz. bana böyle seslenmesi çok hoşuma gidiyor. yine bir ağız dolusu özürler sıralayasım geliyor. seni sevdiğim için üzgünüm jun. “ne oldu?”

benim kadar takmıyor herhalde bu durumu, diye düşünüyorum. “cumartesi için kararlı mısın?”

“gelmek zorunda değilsin minjun.” hatta gelmesen, çok sevinirim diyesim geliyor ama vazgeçiyorum. bu onu hırslandırmaktan başka işe yaramaz, biliyorum.

“sadece yanında olmak istiyorum.”

başka şekilde de olabilirsin, dövüşte yaralarımı sarmak dışında yapabileceğin o kadar şey var ki kim minjun. bir bilsen. okulda bana gülümsesen, yanımda olduğunu en güzel şekilde gösterirsin mesela.

umursamazca bakıyorum. o bunları anlayamıyor, biliyorum. ya da istemiyor. “sorun yok.”

our way out | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin