Sol yanım Kayhan'ın dediklerinden sonra acımaya başlarken bu sefer hata yapanın ben olduğumun farkındaydım. Ne olursa olsun o silindirden bahsetmem lazımdı onlara. Kendi başıma gizli kapaklı iş çevirmemeliydim.
Sol gözümden bir gözyaşı tomurcuğu akıp giderken elimi pencerenin pervazına sıkıca yasladım. Vücudum amansız bir titremenin esiri olmuştu ve arkamda duran Kayhan'ın bu halime şaşırdığının bilincindeydim.
"Eylem, iyi misin? Ne oldu?" diye sorarken ellerini kollarıma koydu ve beni kendine çevirdi. Ağlamaya hazırlanmış kıpkırmızı yüzümü gördüğünde içine girdiği şaşkınlık boyutunun arttığı yüzündeki ifadeden belli oluyordu.
Burnuma kendine has kokusu dolduğunda içimdeki suçluluk duygusunun kat be kat artmaya başlamıştı.
"Özür dilerim!" derken hıçkırığımın arasında sesim boğuk çıkmıştı. Kayhan'ın ifadesi merakla katılaşırken başımı boyun girintisine gömdüm ve kollarımı beline doladım.
Yüzsüzlük müydü yaptığım? Ya da ahlaksızlık mı hiçbir fikrim yoktu. Ama en çok ihtiyacım olan oradan uzaklaşmaktı. Onların yanımda olduğunun farkındalığında ve hiçbirinin kılına dahi zarar gelmeden.
"Pekala, neler oluyor sonra anlatırsın. Ama hadi, gidelim artık." dediği gibi beni odadan çıkardı ve merdivenlerden hızlıca indirmeye başladı. Herkes tetikte bir şekilde otel girişinde duruyordu ve bizi bekliyorlardı. Ancak farkındaydım ki, hiç kimse beni kıpkırmızı ve ağlamış bir ifadeyle beklemiyordu. Ya da arkadan yürümeme yardımcı olan Kayhan'ı o şekilde görmeyi...
Aşağı indiğimizde kimseye fark ettirmeden Kayhan'ın kolundan çekiştirdim ve hızlıca kapıya ilerledim. Kapının girişinde durduğumda herkesin olduğu yerde durduğundan ve bir adım dahi atmadıklarını fark etmedim. Kalbim korkuyla teklerken 'Umarım' dedim içimden. 'Umarım bir savaşa girişmeyiz.'
"Ee, gitmiyor muyuz?" derken sesim içinde bulunduğum korkuyu ele vermiş, bir kedi sesinden farksız derecede ince çıkmıştı.
Can kollarını omzuma koydu ve beni cam kapıdan çekti. "Sırayla burayı terk edeceğiz. Sevim ve Tayfun çoktan yola koyuldular bile ve insan oldukları için dikkat çekmiyorlar. Ama bizim için aynı olay söz konusu değil. Hepimiz zayıf olsak belki bir ümit kaçabilirdik." dediğinde gözlerini herkesin üstünde gezdirdi.
Hepimiz pijama ve geceliklerimizin içinde oldukça komik duruyorduk savaşa hazırlanan bir büyücüye kıyasla. Ancak hepsinin gözünde yanan bir ateş vardı. İntikam hırsı, özgürlük isteğiyle yanıp tutuşan bir ateş. Ben mi? Sanırım korkudan ağlamaya hazırlanan güçsüz kız durumundaydım.
İçimi huzursuzluk kemirirken onların tereddüt etmeden savaşacağının farkındaydım. Ancak farkında olduğum başka bir şey varsa, o da onlar savaşmaya kalkışırsa, tereddüt etmeden onların arkasında duracağımdı. Korkudan altıma işeyene kadar.
"Ancak," diyerek sözlerini sürdürdü Can. "Hepimiz oldukça güçlü büyücüleriz ve onlara fark edilmeden geçmemiz mümkün değil." dediğinde Kerimhan elini lobideki masaya geçirdi ve buram buram öfke kokan sesiyle söze karıştı.
"Madem o kadar güçlü büyücüleriz, gücümüzün hakkını verelim o zaman." dediğinde Kayhan gergin bir gülüşle Kerimhan'ın omzuna vurdu. "Bu adam sarı olsa bile böyle korkusuzca bir savaş girişir ve ilk saniyesinde ölürdü." diyerek ufak bir kahkaha attı ve gergin ortamı azıcık dahi olsa da azaltmış oldular.
"O zaman bir klişeyi daha gerçekleştirelim." dediği gibi Sinem, elini hepimizin ortasına uzatmıştı. Ne yaptığını anladığımda benim dışımda herkes çoktan elini koymuştu. Hepsi beni bekliyordu. Çünkü beni de bu ekibin bir parçası olarak görüyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Genç Büyücü -Ara Verildi-
FantasyUnutulmuş bir zamanın, unutulmuş savaşı dönmek üzere. Büyücülerin bu savaşta şansı yok. Ellerinden gelen tek şey ölümlerini beklemek. Peki, bu karanlıkta bir umut ışığı doğarsa ne olur? Hafızasını kaybederek çevresindekilere acı çektiren bu kızın sa...