"Gerçekten burada kötü biri bulacağımızdan emin misin? Çünkü benim hatırladığım kadarıyla Cennet'e şeytanlar alınmıyordu."
Kumsal içindeki ani heyecanı kıstırmaya çalışarak ileriye bakarken Ata'nın ağzından "Burada mı yaşasak?" sözünü bekliyordu. Yine de dileğinin gerçekleşmeyeceğinin bilincindeydi. Daha onu bekleyen bir yatılı okul, sözünü uydurmaktan mazoşist bir haz alan ailesi vardı. Bu ani geziyi bile hoşgörüyle karşılayacaklarını sanmıyordu Kumsal.
Yine de gördüğü manzara şimdilik tüm olanları unutmasını sağlıyordu.
Eski çağların günümüze yansıması olan alan, bataklığın kenarındaki canlı bir kasabaydı. Kadınlar ellerindeki çamaşır tellerini sallayarak gülüyor ve ilerliyordu. Erkeklerin arkadaki balık avlama ve odun kesme alanlarından gelen gür sesleri işitilirken çocuklar suyun altındaki canlılarla uğraşıyordu. Evlerin hepsi yeni gibi canlı ve dimdiktiler. Özenle temizlenmiş verandaları ve camları onlara adeta sıcacık gülümsüyordu.
"Sana zaten burada demedim. Biraz daha ileride ama buranın insanları cana yakındır. Biraz dinlenebiliriz." Ata ceketini çıkartıp az ilerideki bir kulübenin duvarına asarken tahtaya bilerek iki kez vurmuştu. Aynı anda kulübenin dış kapısı açılmış ve "Hangi densiz o?" sorusu havada asılı kalmıştı.
Ata karşısında kalakalan kahverengi kıvırcık saçlı ve yeşil gözlü kıza gülümsedi. "Bende tam Bade bizi özledi mi, diye merak ediyordum. Cevabımı almış oldum."
Kız, Ata'nın sözleriyle olduğu yerde kalakalırken gözlerini kırpıştırarak yüzünde bir tebessüm oluşmasına izin verdi. "Ata?"
"Efendim?"
"Harbici sen misin lan?"
Kızın gözleri yaşlarla beraber güneşin altında parıldamaya başlamıştı. "Yoo şu an telepatik iletişim kuruyoruz Bade. Hatta iki dakika sonra okulum gelecek ve ben çantamı kaptığım gibi tıpış tıpış yollanacağım."
"Salaksın abi hala ya." Bade hafif hızlı adımlarla Ata'nın önünde durdu ve kollarını küçüklük arkadaşına sıkıca doladı. Ata'da Bade'ye benzer bir biçimde karşılık verirken Kumsal olanları anlamaya ve sindirmeye çalışıyordu.
Elini ağzına yaslayarak öksürdü. Ata mesajı alınca gülümseyerek Kumsal'a döndü. "Kumsal, bu bizim çocukluk arkadaşımız Bade. Eskiden halam burada yaşardı ve bizde sık sık onu ziyarete giderdik. Eh arada kaynayan bir Bade oldu tabii ki." Ata'nın sırıtarak söylediği sözlere karşılık Bade kollarını Ata'nın karnına geçirdi ve Kumsal'a dönerek gülümsedi. "Memnun oldum. Sanırım adın Kumsal değil mi?"
Kumsal başıyla hafifçe onaylayınca Bade, Ata'ya döndü. "Eylem abla geldi mi? Geldiyse onu çabuk saklayalım annem yer onu gerçekten. Son gidişiniz nasıldı sizin öyle ya?"
Ata'nın gülümseyen yüzü aniden gerçeklerle solarken Kumsal korkuyla ikisinin arasında bakışmaya başladı. Ata ağzını hafifçe araladı, yutkundu. Diyeceklerini bir düzene sokmaya çalışıyor ancak ona kenardan merakla bakan bir adet Bade'nin bakışları kurduğu cümlelerin tekrar karman çorman oluyordu.
"Yok mu? Şaka yapıyorsunuz herhalde. " Bade tek kaşını kaldırarak sorduğu soruya karşılık Kumsal ona döndü ve "Onu öldürmek isteyenlerden kaçmıyor olsa muhtemelen buraya zevkle gelirdi. Ama ne yapsın, iş güç işte."
Bade gözleri şaşkınlıktan büyüyerek bana bakarken bakışları bir onay beklercesine Ata'ya döndü. "Eh, iki saattir birleştirmeye çalıştığım cümlelerin özeti bu sanırım."
"Ve siz rahat rahat buraya tatil yapmaya mı geldiniz? İnanamıyo-"
Ata eliyle kızın ağzını kapadı. "Bir sakin ol. Zaten adamı bulmak için buradayız."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Genç Büyücü -Ara Verildi-
FantastikUnutulmuş bir zamanın, unutulmuş savaşı dönmek üzere. Büyücülerin bu savaşta şansı yok. Ellerinden gelen tek şey ölümlerini beklemek. Peki, bu karanlıkta bir umut ışığı doğarsa ne olur? Hafızasını kaybederek çevresindekilere acı çektiren bu kızın sa...