BU NOTU OKUMANIZ TAVSİYE OLUNUR!
Öncelikle selam arkadaşlar. Ve yine teşekkürler sizsiz bu duruma nasıl gelirdim hiçbir fikrim yok. Yani, Allah'ım! 5K olduk! Yerim ben sizi! Okuyan herkese çok çoook teşekkür ederim. Teen Wizard için belirlediğim ilk genel hedef geçilmiş oldu!
Çok tatlısınız! <3
Ve bu bölüm, biraz değişik. Okursanız neyden bahsettiğimi anlarsınız zaten. Gerçek Dünya'dan pek fazla olay yok.
Görüşmek üzere <3
***
Issız sokakta adım sesleri yankılanıyordu iki kişinin. Birininkisi, duyulamayacak kadar küçüktü. Diğeri ise ikisininkini de belli edecek kadar gür...
İki kişiydiler. Birisi dört-beş yaşlarına yeni girmiş bir ufaklık, diğeri liseye giden bir genç erkek.
Çocuk iki de bir dönüp arkasına bakıyordu. Ve öte yandan yanındaki ufaklığın elini de çok sıkı tutuyordu. Gerçekten sıkı tutuyordu.
Ufaklık uyku sersemi bir haldeydi. Sağ elinde tuttuğu ufak maymun oyuncağı vardı. Sol elini de zaten genç adam esir almıştı.
"Nereye gidiyoruz abi?" diye uykulu haliyle sordu ufaklık. Abisi son bir kez arkasına dönüp baktı. Son tekrar ufaklığa dönüp durdu. Onun boyuna kadar eğilip eliyle onu kucakladı. Havaya kaldırdı ve kendisi de ayağa kalkarak ilerlemeye başladı.
Ufaklık ağbisinin kucağına gelince iyice mayışmış ve uyuklamaya başlamıştı. Abisi de bu yüzden ona yanıt vermeye tenezzül etmemişti.
Girdikleri dolambaçlı ara sokağın ilerisinde polis sirenlerinin ışıkları duvarlara çarparak kendini belli edince ufaklığın abisi ağzından ufak bir küfür saydırarak gerisin geri kaçmaya başlamıştı. Kucağındaki öz be öz kardeşiyle.
Abisi koşabildiği kadar hızlı koşuyordu. Sonunda ara sokakların birinin açıldığı kapanmış fabrikalar sokağına girdi. Kucağındaki kardeşine sıkı sıkı sarılıyordu.
O istememişti bu bataklığa girmeyi. O istememişti kardeşini bu durumda bırakmayı. Öz kardeşini. En değerlisini. Vazgeçilmezini. Zayıf noktasını.
O istememişti tüm bunların olmasını. Hiçbir şey plana uygun gitmemişti ve şimdi Konsey, kardeşini almak için onun peşine takılmıştı.
Ama o vermeyecekti, bu duruma girmeyi bildiği kadar çıkmasını da biliyordu. Kardeşini nasıl koruyacağını da biliyordu. Ama zaman lazımdı. Kardeşi belki o ara da Konsey'in eline geçerdi. Ya da açlıktan ve ihtiyaçlarını karşılayamamaktan ölürdü. Ama ne olursa olsun kardeşini o zalimlerin eline vermezdi.
Onu o uzun aradan sonra ilk gördüğünde yüzündeki dayak izleri dikkatini çekmişti. Ona "Düştü." demişlerdi. Ama o yalan olduğunu biliyordu. Şimdi ise, o kadar saf olduğu için kendisine kızıyordu.
Birkaç ay sonra tekrar uğramıştı. Kardeşini alıp havuza götürmüştü. Mayosunu giydirirken dikkatini çekmişti.
Kardeşinin sırtında da dayak izleri vardı. Onu okşamak için bile yaklaştığında kız korkup geri kaçıyordu. Bir iki damla gözyaşı akıyordu küçük yanaklarından.
Bu abisinin canını hiç olmadığı kadar çok yakıyordu. Kimse onun kardeşine böyle davranamazdı. Hadi onu da geçti, bu çocuk daha kaç yaşındaydı? Dört-beş yaşlarına yeni girmiş olmalıydı. Yetimhanedeki hiçbir çocuk birbiriyle konuşmuyordu. Hepsi at yetiştirilirmiş gibi okutuluyordu. Oyun oynamalarına izin yoktu ve yetimhanenin bahçesi de çalışmaya yönelik dizayn edilmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Genç Büyücü -Ara Verildi-
FantasíaUnutulmuş bir zamanın, unutulmuş savaşı dönmek üzere. Büyücülerin bu savaşta şansı yok. Ellerinden gelen tek şey ölümlerini beklemek. Peki, bu karanlıkta bir umut ışığı doğarsa ne olur? Hafızasını kaybederek çevresindekilere acı çektiren bu kızın sa...