Sanmıştım ki büyücü olursam bir ordunun üstüne üstüne yürürüm. Sanmıştım ki büyücü olursam havalı şeyler yaparım. Ama koca bir hayır. Belki Can ve Bora daha önce yapmış olabilir. Ben ise...
"Leyla, elini saçımdan çek." diyip küçük kızın elini ittirdim. Leyla halima güldü ve arkadan saldırmaya başladı. Diğer arkadaşları da yüzündeki şeytani sırıtmalarla bana bakıyorlardı.
Ben ise saçımı çekmeye çalaşan 'Koruyucu Ekibim (!)'le uğraşıyordum. Çocukları önceden severdim. Artık... Daha önce çocuktum diye, kendime bile sövüyordum.
"Ciddiyim. Kesin şunu!" En sonunda dayanamadım ve Leyla'yı aldığım gibi ranzaya fırlattım. Her ne kadar karyolaya düşmüş olsa da, odada "Küt!" sesi yankılandı. Herkes nefesini tutmuş bana bakıyordu.
Ben ise Leyla'nın acı içinde inlediği yere bakıyordum. Dehşet içinde kalmıştım. Ben az önce her ne kadar beni sinir etse de bir çocuğa zarar vermiştim. Masum, kendini koruyamayacak kadar küçük bir çocuğa zarar vermiştim.
Ranzanın yanına gittim. Leyla başını çarşafa gömmüş, sarsılıyordu.
"Leyla?" Fısıltıyla çıkan sesimden sonra sarsıntılar daha da şiddetlendi.
"Bak, ben özür dilerim canım. İsteyerek olmadı. Hadi dön de bakalım, neren acımış?"
Leyla daha az sarsılmaya başlayınca yavaşça bana döndü. Aslında yüzünde bana nefretle bakan bir ifade bekliyordum. Ama sanki, benim üstümde çok komik bir şey denemiş gibi bir ifadesi vardı. Bir dakika... O az önce gülmekten mi sarsılıyordu?
"Zombilere ölüm!" diye bağırıp üstümden atlayınca yere çakıldım. Küçük bir çocuğun bana neden saldırığını anlayabilirdim. Ama bu işle zombilerin alakasını anlayamazdım.
Odada çocuk gülüşleri ve benim acıdan inleyişimlerin yankılanınca Can'ın odaya dalıp "Ne oluyor?" dediğini işittim.
Ateş "Eylem ablaya gülüyoruz. Çok komik birisi."
Beni şaşırtan bu çocukların beni övmesi değildi. Dil bilgisini bu kadar kusursuz kullanabilmeleriydi. 10 yaşında bir çocuk bu kadar iyi kullanamazdı. Açık ve net.
"Can! Bunlar benim ölümü istiyorlar! Cesedimi istiyorlar! Benden söylemesi, bu çocuklar sadist. Acıdan zevk alıyorlar. Daha az önce birini havada 360 derece döndürüp fırlattım. Ama kalın bir "Küt!" sesi duyup kızın yanına gittikten sonra ne oldu biliyor musun? Kız gülüyordu! Bildiğin sadistçe gülüyordu. Üstelik bunlar yakında olduğu sürece saçlarımın tek bir tanesi bile güvende değil!"
Yarısında bağırdığım söylentim bittiğinde Can'da gülümsüyordu.
"Eylem. Sakin ol, tamam mı? Hadi gel. Artık burada da güvende değiliz."
Çocuk gülüşleri kesilirken dikkatle Can'a baktım. "Ne güveninden bahsediyorsun? Ormanın kuytu köşesinde bir yerdeyiz. Nasıl güvende olmayız?"
"Bak, auranı takip edebiliyorlar. Ama onlarının takibini kesebileceğim bir yer biliyorum. Akalay boyutu. Oraya sadece bir Akalay'ın izniyle girilebilir. Bir büyücü doğduğunda kişisel boyut kurallarına Kurul Yemini etmiş olarak doğar. Eğer bu kuralı çiğnerse Yaşlı Büyücüler Konseyi tarafından un ufak olur."
"Bekliyorum."
Kaşlarını çattı. "Neyi?"
"Elini sallayıp bir geçit açmanı. Ya da 'Abra Kadabra!' deyip duvarı ikiye ayırmanı."
Başını iki yana salladı. "Boyutların sadece belli bir yerde girişi olabilir. Bizimkisi Muğla'dan biraz uzakta."
"Nerede?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Genç Büyücü -Ara Verildi-
FantasyUnutulmuş bir zamanın, unutulmuş savaşı dönmek üzere. Büyücülerin bu savaşta şansı yok. Ellerinden gelen tek şey ölümlerini beklemek. Peki, bu karanlıkta bir umut ışığı doğarsa ne olur? Hafızasını kaybederek çevresindekilere acı çektiren bu kızın sa...