"Düş önüme."
Büyücülerden biri sarı pelerinini savura savura yanıma geldi. Omuzları yalancıktan dikilmişti. Sanki beni o yakalamış gibi davranıyordu. Mavi gözleri bakarken aşağılama damlıyordu. Sarı saçları günlerce ormanda kalmış gibi dağılmıştı ve aralarında dal kırıkları seçiliyordu. Aşağı doğru eğildi ve kolumdan sertçe tutarak beni ayağa kaldırdı. Yüzüne tükürmemek için kendimi zor tuttum.
Selin, sarı saçlarını omzunun arkasına itti ve baktı. Ve ben, o bakışlardan korktum. En ufak bir duygu bile yoktu içlerinde....
Kuruyan boğazımı ıslatmak için yutkundum. "Şimdi öldürecek misiniz beni?"
Selin acı dolu bir gülümsemeyle bana baktı. "İnan bana, komutan ben olsaydım iki dakika bile hayatta tutmazdım."
"Ne komutanı?"
"Salaksın işte... Biz yamyam veya katil değiliz. Bizimde bağlı olduğumuz birlikler, yerine getirilmesi gereken emirlerimiz var. Semih sende şu iğrenç gülüşünü kes."
Adının Semih olduğunu öğrendiğim asker, kolumu tutan asker yanımda bozuldu.
"Ben hiçbir şey anlamadım yalnız."
"Anlayıp anlamaman önemli değil zaten. Yaşam koçun sana anlatır herşeyi."
"Yaşam neyim?"
Bana iğrenerek baktı ve yüzünü buruşturdu. "Koçun. Öğreneceksin zaten."
Selin elini şıklatıp sallayınca zemin ayaklarımın altında kaydı ve her görüntü netliğini yitirdi.
***
Bugün kaç kez kustum en ufak bir fikrim bile yok. Yakında midemdekiler bitecekte kan kusacağım diye endişe ediyordum. Çünkü ben kan görmeye dayanamazdım.
İşim bitince önüme düşen saç tutamını kulağımın arkasına tıkıştırdım. Derin derin nefesler aldım. O sırada Selin'in sesini duydum.
"Semih, Kaya; bu kızla ilgilenin ben iki dakikaya geliyorum."
Selin'in adım sesleri uzaklaşırken yanıma yaklaşan başka sesler duyuldu. En sonunda durup yanımda diz çöktü. Elindeki şişeyi uzattı. Kim olduğuna bakmadan suyla ağzımı çalkalayıp tükürdüm. İçmeden geri uzattım. Çünkü o başkasının şişesiydi ve içine herşey katılmış olabilirdi.
"İçmeyecek misin? Bir yerde kustuktan sonra su içmenin faydalı olacağını okumuştum. Hem saf su bu. Sudan başka hiçbir şey yok, seni temin ederim."
Yanımda duyulan ince kız sesine doğru döndüm. Bu kız Selin'e benzeyen kızdı. Ama tek farkı umutla parlayan gözleri vardı. Elindeki şişeyi tekrar aldım ve bu sefer kana kana içtim. Sonra şişeyi tekrar ona uzattım.
"Bu arada ben adım Sinem. Selin'in kardeşiyim ama ona hiç benzemem. Ve bugün toplantıda hayatını kurtarmaya çalışacağım inan bana. Senin yapman gereken tek şey beni desteklemek. Selin geliyor, gitmeliyim."
Sinem koşarak yanımdan ayrıldı. Askerlere bakışıyla sessiz olmalarını işaret etti. Onlarda başlarıyla Sinem'i onayladılar.
"Toplantı için herkes hazırmış, bir biz eksiğiz. Hadi gidelim!"
Semih kolumdan tuttuğu gibi ayağa kaldırdı. Histtiğim acıyla yüzümü buruşturdum.
En sonunda beni biraz daha iteleyerek bir binanın içine soktular. Milyonlarca odası olmasına rağmen tek bir kapıdan ses geliyordu. Semih beni yönlendirerek kapıdan içeriye soktu. Biz girdiğimizde herkes suspus kesildi. Sağ ve solda tribünler vardı. Bir sürü insan tribünlere toplanmıştı. Bana öfkeyle bakıyorlardı. Selin ismimi çoktan Bora'nın katili olarak yaymış olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Genç Büyücü -Ara Verildi-
FantasyUnutulmuş bir zamanın, unutulmuş savaşı dönmek üzere. Büyücülerin bu savaşta şansı yok. Ellerinden gelen tek şey ölümlerini beklemek. Peki, bu karanlıkta bir umut ışığı doğarsa ne olur? Hafızasını kaybederek çevresindekilere acı çektiren bu kızın sa...