Part 23 : Silindir

215 13 7
                                    

"Ben şimdi korkuttum çocuğu değil mi? Yani benden badboy olur. Amerika'ya gitsem işsiz kalmam yemin ediyorum. Ne yetenek cevheriymişim ben ya..." diyerek havalara girince Kayhan, havalı olduğunu tahmin ettiği bir hareketle ellerini ritmik bir şekilde cebine koydu. Başını tekrar kaldırıp saçlarını havalandırmak için eğdiğinde kafasını ağaç dalına çarpması kaçınılmaz olmuştu.

"Ah!"

Acıyla büküldüğünde elini alnının üstünde saçlarının birleştiği bölgeye yasladı. Onun bu haline gülerken "Tam hizadan!" diye bağırdım. Kayhan bana her zamanki alev saçan gözleriyle baktı. O sırada önümüzdeki 'Dalyan' bize bağırdı.

"Abi hadi ama az hızlı ya! " dedi ve o tuhaf ama komik ve hoş olan kahkahasını tekrar attı.

Kayhan'ın sinirlerini yeterince germiş olmalıyız ki, yola tekrar koyulduğumuzda bize sövmekten etrafına bakamıyordu. Öyle ki ana yola tekrar çıktığımızda son hız üstümüze gelen arabadan kolundan çekerek kurtarmıştım.

Kayhan önce garipseyerek yüzünü buruşturdu ama sonra kolunu elimden kurtardı. "Konuşacağına az etrafına bakın." diyerek Dalyan'ı takip etmeye devam ettim.

Kayhan artık bir şey diyemiyordu. Sadece sessizce bizi takip etmeyi sürdürdü. O sırada Dalyan ağzını açıp konuşmaya başladı.

"Abla madem siz buraları bilmiyorsunuz, nasıl o tepeye gidebildiniz anlamadım ben. Yani sanki bir anda orada belirmiş gibi davranıyordunuz." dediğinde tüylerimin diken diken olduğunu hissettim. Ancak Kayhan birkaç saniye içerisinde eski haline geri dönmüştü ve Dalyan'ı benim yerime yanıtladı. "Arkadaş buranın yerlisiydi, tatile gelmiştik yanlarında. Uyuyakalmıştık arabada da bakamadık yola. Uyandığımızda tepedeydik. Yani evet bir anda belirme olayını yaşadık."

Dalyan saçını kaşıyarak "Hmm" dedi. Sonra da omzunu silkerek yolun kenarında durdu. "Abi ilerideki dönemeci geçerseniz karşınıza bir giriş yeri çıkacak. Orası plajın girişi. Belli aralıklarla oradan Dalyan Durağı'na giden otobüsler kalkıyor. Ama eğer az daha ilerlerseniz yine belli aralıklarla kalkan tekneler var göl tarafında. Onlarda iskeleye gidiyorlar. Seçim sizin ama ikisi de paralı. Yüzmek isterseniz de sol tarafta deniz kısmı kalıyor. Geri kalanları da oradakilere sorarak bulabilirsiniz. Hadi bana eyvallah." dedi ve bizden önce plaja doğru ilerlemeye başladı. 

Sonra arkasını döndü ve geri geri ilerledi bir süre. O sırada da bize seslendi. "Ben şahsen gölde yüzmeyi pek sevmiyorum. Sonuçta karettalar. " diye bağırarak koşarak uzaklaştı. Bir anda gözümü kırpıştırmamla girişin yanında bir tabela görmem bir oldu. Ama olaya ironi katacak şekilde yeşil tahtaların üstünde, sanki altında kahverengi tahtalar duruyormuş gibi gösteriyordu. Tabelada bir caretta resminin üzerinde "Etle Beslenen Carrettalar" yazıyordu. 

Gözümü tekrar kırpıştırınca tabelanın kaybolduğunu fark ettim. Kendi etrafımda döndüm ama tabelayı göremeyince gördüğüm diğer halüsinasyonlar gibi olduğunu fark ettim. Bu da bir işaret veriyor olmalıydı.

"Tekneyle gidelim. Lütfen." diyerek Kayhan'a döndüm. O ise kaşlarını çatarak yanıtladı beni. "Daha pahalı olmaz mı?"

"Bak otobüs zaten sıkış tepiş ter kokusuyla dolu olacak. Ve ben arabaları sevmiyorum. Kara araçlarını. Kanım ısınmıyor onlara. Hem tekneden gidersek hazır deniz havası alırız bir şöyle, fena mı olur?" diyerek ifademi yapabildiğim kadar yalvarıcı bir tona bürüdüm. Yüz ifademe bakan Kayhan bir süre düşünüyormuş gibi durdu ama hemen sonra dikkatini toparladı. Oflayarak teklifimi kabul ettiğini belirten bir şekilde başını salladı.

Hemen sevinerek ellerimi çırpmaya başladım. Bileğinden kavradığım gibi plajın girişine doğru sürükledim. Kayhan ise bu halime gülmeye başladı. Yalnız girişe yaklaştıkça içimi tuhaf bir his kaplamaya başlamıştı.

Genç Büyücü -Ara Verildi-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin