Bölüm şarkısı olarak Selena Gomez - Good For You'da önerilir.
Hıçkırıklarımla beraber vücudum yolun ortasında titremeye devam ederken ellerimle kollarımı kendime güven vermek istercesine sardım. Ne Kerimhan hatalıydı ne de Kayhan. Burada kusurlu birisi varsa o da bendim.
Aklıma bir Bora'nın ölmeden önce hatırladığım son gülüşü geliyor ve sonra aklımı ölü bedeninin soğuk duruşu dolduruyordu. Aynı şekilde aklıma en son Can'ın güven verici ifadesi geliyor ondan sonra gözlerini kapatmadan önceki hafif solgun ve buruk son gülümseyişi ele geçiriyordu benliğimi.
Titreyen bacaklarım beni yüzüstü bırakıp kendini taştan yolun kenarına atarken ellerimi sıkmaya başladım. Ama nafile, çok geçmeden hıçkırıklarım çoğalmış, artık hiç kontrol edemeyeceğim bir hale gelmişti.
Hatırlıyordum olanları. Eski hayatıma dair birkaç ipucu... Ama onlarda varla yok arası birkaç saniyelik olaylardı ve devamı gelmiyordu. Önceden de vücudum eski anıları hatırlamak için zihnimi kavuruyordu ama artık sadece bu kadar küçük anıların gelmesi onu çileden çıkartmış, baş edemediğim bir baş ağrısıyla amansız bir mücadele vermeme neden oluyordu. Elimle vücudumu iyice sararken batan güneşe baktım bir süre oturduğum yerden.
İleride dağlar, güneşin kızıllarıyla süslenirken gölgesi şu an durduğum yere düşüyor ve çiftlik tarzı bir görünüşe sahip sokağın akşamın tatlı kollarına hazırlanmasını sağlıyordu.
Burnumu çekerken başımı düştüğüm yere yasladım. Gözlerim hala açık, ileriye bakıyordu. Soruyordum kendi kendime, "Ben ne ara bu kadar saf olmuştum? Yoksa başından beri mi böyleydim?"
Gözlerim tekrar dolarken aklımdan olanları tekrar geçirdim. O kulübede,o adam aslında niyetini o kadar belli etmişti ki... Anlamamak benim hatamdı.
Elimi toprağa doğru savururken vücudumun sinirle gerildiğinin farkındalığındaydım. Boş sokağı hıçkırıklarım doldururken bacaklarımı karnıma doğru çektim. "Aptal!" diye buğulu sesimle bağırırken boş sokağa karşı kalbim göğüs kafesimi zorladı. Haklıydı haklı olmasına... Kimse kalmamıştı ki onu dolduran, ne bir arkadaş, ne bir kardeş, ne bir anne ve ya baba, ne de bir sevgili. Kimse yoktu ki artık. Hepsi terk etmişti beni.
Burnumu tekrar çektim.
"Biliyor musun?" dedi ağlamaktan kızarmış yüzüme bakarken. O da ağladığımı fark ettiği andan beri yüzü üzüntüyle kasılmıştı ve sesi çatlak çıkıyordu. "Ağlamak insanlara yakışır sonuçta ama sen bildiğin çirkin ördek yavrusuna döndün." dedi sonunda incelen sesiyle. Onunda ağzından bir hıçkırık firar etmişti.
Hıçkırığım dediğini ciddiye alıp çoğalırken soğuk kış havasına karşın sıcak kollarıyla vücudumu sararken elimle onu ittirmeye çalıştım. Sesim titriyordu ve ağlamaktan kısılmıştı artık. "Git o zaman, güzel dediğin kızların yanına git. Çirkinim ya ben?" derken sonundaki soru sorarmış gibi çıkan sesimi engelleyememiştim.
Bu halime kızaran gözleriyle beraber burukça gülümseyip başımı boyun girintisine yasladı. Arkamdan sarkan saçlarımla oynarken hıçkırıklarımın azaldığını fark ettim. Nerede ve nasıl olursa olsun beni nasıl yatıştıracağını iyi biliyordu. Saçıma üstten bir öpücük kondurdu.İlerideki kız kulesi manzarasına bakarken "Şaka yapmıştım prenses. " diye fısıldadı kulağıma.
"Benim bu hayatta emin olduğum tek bir şey var o da; ne halde olursan ol hiçbir kızın senin güzelliğine erişmeyi bırak, yanından bile geçemeyeceği."
Bedenimi sürükleyerek çitlere yaslarken bakışlarımın boşaldığının farkındaydım. Ne bir anlam vardı, ne de bir duygu. Çünkü bundan sonra yaşayacağım sadece kendi içimde bir mücadeleydi ve dışarıdakilere bunu yansıtmam manasızdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Genç Büyücü -Ara Verildi-
FantasyUnutulmuş bir zamanın, unutulmuş savaşı dönmek üzere. Büyücülerin bu savaşta şansı yok. Ellerinden gelen tek şey ölümlerini beklemek. Peki, bu karanlıkta bir umut ışığı doğarsa ne olur? Hafızasını kaybederek çevresindekilere acı çektiren bu kızın sa...