"İşte burası. Keyfine bak." dedikten sonra kapıyı hızla kapatan kızdan sonra bakışlarımı yine beyaz ağırlıklı odaya çevirdim. Tamam, bu adamların cidden beyazla ilgili bir sorunları vardı.
Beyaz, küçük bir çalışma masasının üstünde bir pano vardı. Masaya yanaştırılmış beyaz sandalye, beyaz halı, zemin ve beyaz duvarlar ise odayı aydınlatmış gibiydi. Çalışma masasının ve giriş kapısının solunda kalan duvarın tam ortası camla dizilmişti. Evet, pencere falan değil, bildiğimiz camla diziliydi. Camdan rahatsız olanlar içinde bir perde dikilmişti camların tepesine. İnsan istediğinde indirebiliyordu.
Camların karşısındaki duvarda çift kişilik, elle dikilmiş tellerle sarılmıştı yatağın etrafı. Çarşafları, yastık kılıfı ve örtüsü de bembeyazdı yatağın.
"Beğendin mi?" diye gelen soruyla yavaşça arkama döndüm. "Sizin beyazla alıp veremediğiniz ne?"
Bu dediğime hafifçe güldükten sonra odada bakışlarını hafifçe gezdirdi. "Bu şahsa özel yaptığımız bir olay. Mesela benim odam o kadar siyah ki, artık girmeye korkuyorum."
"Yani bu olay sadece beyazla ilgili değil. Her renkle bir sorununuz var." diye kaşlarımı kaldırarak sordum.
"Öyle de diyebiliriz sanırım. Ha bu arada odana sen görevdeyken tesisatçılar gelecek ve odanın tavanından geçen bir su borusu hazırlanacak."
"Ne görevi? Ne borusu?"
"Şey bende tam onu açıklayacaktım. Her yeni gelene ekibe katılması için mutlaka bir görev veriyoruz. Bilirsin klişe işler. Sana bunu yaptırmazdım ama patron bize katıldığından emin olmak istiyor. Bu yüzden..."
Ellerini sıkıntıyla önünde kavuşturunca bir şeylerin ters gittiğini fark etmiştim. Bu görevle ilgili bir şeyler olacaktı.
"Bu yüzden senden biraz ağır ve suçluluk duygusu içeren bir görev istenecek."
"Nasıl yani?"
"Detayları tam olarak bilmiyorum. Sana bu öğleden sonra her şey açıklanacak. Hey, şimdiden bembeyaz oldun. Gel şuraya." dedikten sonra yavaşça kolumdan çekti ve koskoca yatakta yanına oturttu. Elini ondan uzak omzumdan dolaştırarak vücudumu onun koltuk altı ve boyun girintisi arasında sıkıştırdı. Diğer eliyle de vücudumu sarmaladıktan sonra alnıma bir öpücük kondurdu. Bilmiyorum, sanki içimde bir şeyler kapanmış ya da kıpırdanmış gibi hissediyordum. Gözlerim kapanırken saçımla oynamayı sürdürdü.
"Merak etme. Eğer cidden ağır bir şeyler isterlerse bir mazeretle mutlaka yanında olurum. Üzülme ya da korkma şimdilik tamam mı?"
Başımı hafifçe sallarken aslında o da bu cümlelerin üstümde etki yaratmadığını biliyordu. Sıkıntıyla ofladı. Ne yapacağını kestiremiyordu.
"Şimdi bir süre uyu. Kendini daha rahat hissedeceksin."
Koltuk altlarımdan küçük bir çocukmuşçasına tuttuktan sonra beni yastığı bulunduğu alana oturttu. Örtüyü üstümden çekmiş, ayakkabılarımı çıkartmakla uğraşıyordu. En sonunda onlardan kurtulduktan sonra kafamı yastığa yasladım ve ayaklarımı yorganın içine çektim. Tekrar alnımdan öptüğünü hissettim. Göz kapaklarım hafifçe titreşti. "İyi uykular prenses."
Yorganı, yaz mevsiminde olmamıza rağmen hatırı sayılır bir şekilde kendini belli eden soğuğa karşı boğazıma kadar çekti. Kapının kapandığını işitirken, belki de bilincim çoktan kapanmaya başlamıştı.
***
"Ata sakin ol. Senden en fazla ne saklamış olabilirler ki?" diyerek telefonun ucundan beni sakinleştirmeye çalışan Kumsal'ı umursamadan evin bahçesine girdiğimde bahçede bulunan tek kişi olan bahçıvanın bakışları üstüme kenetlenmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Genç Büyücü -Ara Verildi-
FantasiUnutulmuş bir zamanın, unutulmuş savaşı dönmek üzere. Büyücülerin bu savaşta şansı yok. Ellerinden gelen tek şey ölümlerini beklemek. Peki, bu karanlıkta bir umut ışığı doğarsa ne olur? Hafızasını kaybederek çevresindekilere acı çektiren bu kızın sa...