Bir dakika Oğuz bana, bende seni seviyorum, mu demişti?
NEEEEEEEEEEEEEEEEEEE?!
"Ne?!" dedim iç sesimde ki gibi bağırarak. Oğuz gülümsediğinde ne olduğunu anlamıyordum. Saçlarının arasında dolaştırdığım elimi çekip kendi elime çimdik atacaktım. Ama Oğuz elimi tuttuğunda çimdik atmaktan daha etkili olmuştu.
"Oğuz uyandın!" dedim sevinçle bağırarak. Heyecanla yerimde zıpladım, gözüm dolmuştu ama bu sefer sevinçten. "Ağlama." dedi elini yüzüme uzatarak. Gözümden akan yaşı parmağıyla sildi, "Uyandım." dedi gülümseyerek.
Ona yavaşça sarıldım, yarasına dikkat ederek. Beni kendine çektiğinde özlemle sarılmıştı, hiç bırakmak istemez gibiydi. "Özür dilerim." dedi. Ne için olduğunu anladığımda ona daha sıkı sarıldım. "Önemli değil." dedim gülümseyerek. Yaşıyordu. Önemli olan buydu, sözünü tutamamıştı. Ama o sırada neler yaşadığını bilmiyordum, bu kadar olay yaşanmışken ve bu kadar da yarası varken üstüne gitmeyecektim.
"Çok korktum." dedim ona gerçek duygularımı itiraf ederek. "Uyanamayacaksın sandım, bir daha seni göremeyeceğim sandım." dediğimde hâlâ ona sıkı sıkıya sarılıyordum. O da bana öyle sıkı sarılıyordu ki her şeyin gerçek mi yoksa bir rüya mı olduğunu ayırt edemiyordum.
"Geçti, ben buradayım." dedi saçlarımı okşarken. "Bir yere gitmiyorum. Ve artık seni hiç bırakmayacağım." dediğinde farklı bir anlamda söylediğini hissetmiştim. "Bırakmayacaksın değil mi?" diye sordum üzgün bir sesle. Ondan ayrılmak istemediğim için bırakmıyordum. O da bırakmıyordu.
"Senden anca ölürsem ayrılırım." dedi. Biraz daha geriye çekilip yüzüne baktım, hatırlıyordu. Biz küçükken verdiği sözün aynısını yine vermişti. Oğuz gülümsediğinde bende gülümsedim. Gözyaşımı sildi. "Ağlama lütfen. Kalbim ağrıyor." dedi acı çeken bir sesle. Yüzüme yaklaşıp gözyaşımın akmış olduğu yanağıma bir öpücük bıraktı.
Utançla kızardım. Oğuz kesinlikle narkoz etkisindeydi! Yoksa bu davranışlarının açıklaması yoktu!
"Ben doktoru çağırayım." dedim ondan ayrılırken. Aniden söylediğim bu cümle utancımdan dolayı uydurduğum bir bahaneydi.
"Tamam." dedi elini yarasına götürerek. "Acıyor mu?" diye sordum yanına yaklaşarak. "Hayır, sızlıyor sadece." dedi yüzünü buruşturup. Yanında daha fazla durdurarak zaman öldürmek istemedim, hemen doktora uyandığını söylemem gerekiyordu.
Doktora haber verdikten sonra o ve birkaç hemşire hızla içeri girdi, ben ise kapının önünde durdum. Duvarın önüne çöküp ellerimi saçlarıma geçirdim. Oğuz uyanmıştı. Hâlâ olayların şokunu üzerimden atmamış ve olanları idrak edememiştim. Oğuz bana seni seviyorum, mu demişti? Bana sıkıca sarılmış ve göz yaşımdan mı öpmüştü?
Ben yanlış duymuş, yanlış görmüşümdür değil mi? Hepsi narkoz yüzündendi bence. O zaman ben neden ayık değildim?! Delirdimm...
Doktor çıktığında çöktüğüm yerden kalktım, bakışlarımı merakla ona diktim, yüzünde bir gülümseme vardı, "Gözünüz aydın." dedi kibarca. "Durumu çok iyi, yaralarda beklediğimizden hızlı iyileşiyor. Hatta hastamızın da isteği üzerine onu normal odaya alacağız. Geçmiş olsun." deyip yanımdan ayrıldı.
Alperen abi ve abim kafeteryadan geldiğini belli eden çay ve bisküviler ile yanıma yanaştılar. "Abi." dedim ikisine de bakarak. ikisinin de yüzünde ne olduğuna dair endişe oluştu, "Oğuz uyandı!" diye bağırdım sevinçle. Alperen abi hızla beni kendine çekerek sarıldı. "Gerçekten mi?!" dedi yüksek sesle. "Evet!" dedim aynı şekilde.
![](https://img.wattpad.com/cover/357797523-288-k36528.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASTSUBAY BEYCİĞİM | Texting ✓
General FictionBilinmeyen numara: Seni anan benim için doğurmuş canımmmm Bilinmeyen numara: Hamurunu benim için yoğurmuş canımmmmm Bilinmeyen numara: Küçükken annen büyüyünce seni oğluma alacağım derdi. Bilinmeyen numara: Büyüdüm nikah tarihi ne zaman? Bilinmeyen...