"Oğuz," dedim Oğuz'a dönerek. Elimi hafif şişmiş karnıma koydum.
Hamileydim.
Beşinci ayına gelmek üzereydik. Oğuz öğrendiğinde verdiği tepki hâlâ gözümde canlanıyordu, sevinçten gözleri dolmuştu... Öyle ki bana sıkıca sarılmıştı, geriye çekildiğinde hızlıca yüzünü silmişti ama ben ağladığını fark etmiştim. Beni el üstünde tutuyordu, normalde de bana karşı dikkatli davranıyordu ancak hamile olduğumu öğrendikten sonra daha bir hassas olmuştu.
Seviyordum bu hallerini, özel hissettiriyordu.
Bazen beni canımdan bezdirdiği oluyordu, mesela Selen annemi ve annemi arayıp hamilelik hakkında bilgi alıyordu. O bilgilere de çok dikkat ediyordu; terliksiz yere bastırmıyor, sürekli kalın kıyafetler giydiriyor, öğünlerimi atlamama dikkat ediyordu. Bazı zamanlar canım istemiyor, dediğimde kendisi de benimle birlikte yemek yemeden bekliyor 'sen yemezsen ben de yemem.' diyordu. En sonunda onun için yiyordum.
Selen anne ve annem sürekli gelip gidiyorlardı ama Şırnak'a taşındığımız için zor oluyordu. Ahu ve Bengü beni yalnız bırakmıyorlardı. Ciddi anlamda attığım her adımda dibimde bitiyorlardı, beni el üstünde tutuyorlardı... Şanslıydım bu konuda.
Oğuz bana döndüğünde gülümsedi. Koltukta oturmuş dizi izliyorduk yani Oğuz izliyordu, ben oyuncunun yediği dağ çileğine ağzım sulanmış şekilde bakıyordum. "Efendim güzelim?" dediğinde minik minik ona yaklaştım. Zaten dibinde oturuyordum fakat ona daha fazla sokuldum. Oğuz bozuntuya vermeden elini omzuma atıp biraz daha kendine doğru çekti.
"Şey," dedim ne diyeceğimi bilmeden. Kış mevsiminde içerisinde olmamız bu meyveyi yememe engeldi çünkü mevsimi değildi. Gerçi geçen laf arasında Oğuz'a canım karpuz çekiyor dediğim için ocak ayı, kış mevsimi dinlemeden her yerde karpuz aramıştı. Birde hava karlıydı... Bulmuştu. Gerçekten tüm marketleri aramış ve bulmuştu. Saçları kardan beyaz, yüzü soğuktan kızarmış olmasına aldırmadan buldu. Ocak ayında, dışarıda kar varken soğuk soğuk karpuz yemiştim.
Canım kocam.
"Bir yerin mi ağrıyor? Sancın mı var?" diye sordu endişeyle. Onun bu endişeli haline gülümsedim. "Masaj yapayım mı ister misin?" dediğinde 'cık' yaptım. Alttan alttan baktım, "Benim canım dağ çileği çekti." dediğimde Oğuz'un gözleri kısıldı.
Telefona uzandığında saate baktı, çoktan 23.45 olduğunu gördüm. Koltuktan dikkatlice kalktı, "Nereye?" dedim merakla. Oğuz üstümüzde halihazırda durmuş olan örtüyü açık bir yerim kalmayacak şekilde örttü.
"Karımın canı dağ çileği çekmiş, dağ çileği bulmaya." dediğinde kıkırdadım. "Hayır bu saatte çıkma, dışarısı buz gibi, sonra hasta olacaksın." dedim. Beni dinlediği söylenemezdi.
"Olmaz. Kızım doğduğunda ne hesap vereceğim ben?" dedi dertli dertli. Daha kızımız doğmadan ona vereceği hesabı düşünüyordu. Kesinlikle çok iyi bir baba olacaktı. Şimdiden bile kızımızın hangi rengi seveceğini, düşünüp ona göre giyeceği elbiselere karar veriyordu. Yine ona göre kızımız aynı bana benzeyecekti, en sevdiği renk pembe olacaktı.
"Bu mevsimde olmaz ki?" dedim hüzünle. Olmazdı daha çıkmasına birkaç ay vardı. "Belki vardır, seralarda her şey yetişiyor. Erkenden olgunlaşmış olanlar olabilir." dediğinde heveslendim. Yerimde hevesle kıpırdandım, "Olabilir mi?" dedim hevesle. İştahlanmıştım. Oğuz halime kıkırdadı. "Oy!" deyip yanağıma yaklaşıp sulu bir öpücük bıraktı. "Şu tatlılığa bak. Olabilir tabii, kocan bulur." dedi kendinden emin şekilde.
![](https://img.wattpad.com/cover/357797523-288-k36528.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASTSUBAY BEYCİĞİM | Texting ✓
General FictionBilinmeyen numara: Seni anan benim için doğurmuş canımmmm Bilinmeyen numara: Hamurunu benim için yoğurmuş canımmmmm Bilinmeyen numara: Küçükken annen büyüyünce seni oğluma alacağım derdi. Bilinmeyen numara: Büyüdüm nikah tarihi ne zaman? Bilinmeyen...