Saçlarımda hissettiğim elle kaşlarımı çattım, gözlerimi açmaya çalıştım ama başaramayınca hiç açmadığım gözlerimi geri kapattım. Saçlarımda olan elin sahibi beni izliyordu, bu halime kıkırdadı.
"Oğuz?" dedim uykuyla. "Efendim güzelim?" dediğinde yanağımı öptü. Yüzümü ekşittim. Uykum vardı. Gözlerimi açmadan ona doğru sokuldum, sıkıca ona sarılıp yüzümü göğsüne gömdüm.
Oğuz tatlı bir kahkaha attı. Bana sıkıca sarılmıştı, bir eli saçımda diğer eli ise belimdeydi, kolları büyük olduğu için bir eliyle bütün belimi kavramış ve hapsetmişti. "Ama sabah oldu." diye söylendi.
"Şhtt! Uykum var, uyumak istiyorum." dedim mırıldanarak. Oğuz başımın tepesini, saçlarımın üstünü, öptü. Bu demek oluyordu ki biraz daha uyuyabilirdim.
Ama düşündüğüm gibi olmadı. Oğuz bana soru sormaya başladı. Ben uykulu olduğumda ne konuştuğumu bilmezdim.
"Biricik?" dedi merakla. "Hı." dedim bir an önce susması için. "Merak ediyorum, dün gece niye öyle bir soru sordun. Bir şey mi var?" diye sordu.
"Ne sordum ki?" dediğimde gerçekten hatırlamıyordum. "Eğer senden uzağa gidersem beni özler misin, demiştin ya onu merak ettim. Neden öyle sordun?" dedi. Uykum vardı. Neden Oğuz susmuyordu ki?
"Ben İtalya'ya gideceğim onun için." dedim açık sözlülükle. Oğuz'un saçlarımı okşayan eli durdu, belimde duran eli de gevşedi. Benden biraz geriye çekilip yüzümü inceledi. Gözüm kapalı olsa da hissettim. "Stefan bana iş teklif etti, onunla birlikte kreasyon hazırlayacağız. Hatta beni kendi şirketine İtalya'ya davet ediyor." yutkunma sesini duyduğumda anın farkındalığı ile gözlerimi kocaman açtım. Uyku falan umrumda değildi.
BEN NE DİYORDUM LAN!
BİR DAKİKA.
BU ŞEKİLDE SÖYLEMEYECEKTİM.
HER ŞEYİN İÇİNE ETMİŞTİM.
"Sen gidecek misin peki?" diye soran Oğuz'a baktım. Üzgün görünüyordu.
"Bilmiyorum." dedim açık sözlü şekilde. Oğuz susup yüzümü izledi. Bir şey demedi. Lacivert gözlerinin daha önce hiç böyle baktığını görmemiştim. Bir süre sonra yataktan sessizce kalktı. Ve gitti.
Arkasından bende kalktım, onun peşinden gittiğimde mutfağa geçtiğini gördüm. Bende peşinden mutfağa gittim.
Öyle deyip kırmıştım çocuğu.
Kahvaltı hazırlamaya başlamıştı, ne yapacağımı bilmeden durdum.
En sonunda bana doğru yaklaşarak "Kıskanıyorum." dedi dürüstlükle. "Ne yapacağımı bilmiyorum ilk defa bunu yaşıyorum. Dün seni o adamla görünce sinirden deliye döndüm ve bu sabah sen onunla iş için İtalya'ya gidebilirim, diyorsun. Sana gitme, demeye hakkım yok çünkü bunun senin hayalin olduğunu ve senin için iyi bir fırsat olduğunu biliyorum. Ama gidersen seni çok özlerim. Ve kıskanırım. Sana çocuk gibi küsmek istemiyorum, bilmiyorum belki gideceksin... Son günlerimizin kötü geçmesini istemem."
Sustum. Haklıydı. Kıskanması beni sevindirmemişti bile. Çünkü diğer cümlelerin altında ezilmiştim.
Yavaş adımlarla onun gibi yanına doğru ilerledim. Tam dibinde durduğumda masum masum ona baktım. Oğuz en sonunda dayanamayıp "Of gel buraya!" deyip bana sarıldı. "Ne olursa seni bırakmıyorum anladın mı? Sende beni bırakmıyorsun! İtalya'ya gideceksen git. Peşinden oraya gelirim. Sen ne istiyorsun onu yap ben hep arkandayım. Ama seni bırakmıyorum." dediğinde gülümsedim.
"Bende seni bırakmıyorum. Ayrıca kapı gibi sevgilim var kime bırakacağım seni." deyip durdum. "Kimseye bırakmam seni sen benimsin nokta. Çocukken de seni Selen teyzeden istemiştim. Bir nikah masasına oturup evet, dememiz kaldı." dediğimde Oğuz güldü. "İstersen hemen yıldırım nikahı kıyalım." dediğinde hiçte şaka yapar bir hâli yoktu.
"Saçmalama ben daha evlilik teklifi almadım. Benim kapı gibi sevgilim bana evlilik teklifi etmeyecek mi?" dedim masum masum. Oğuz hak vererek kafa salladı.
"Gitmeyeceğim." dedim İtalya konusunda fikrimi söyleyerek.
Oğuz geri çekildi. "Benim yüzümden demi? Olmaz o senin hayalin, daha demin yataktan kalktım çünkü senden uzak kalma düşüncesi zordu. Şimdi de öyle ama sen istiyorsan dayanırım. Sen beni o kadar yıl bekledin bende seni beklerim güzelim." dedi. Yanağımı, dudağımın üst kısmını öptü, dudakları dudağıma temas etmişti.
"Sen benim kadar sabırlı değilsin." dedim onun hakkındaki düşüncemi söyleyerek. Ya beklemekten sıkılırsa.
"Öğrenirim." dedi ciddiyetle. "Senin için öğrenirim."
Gitmek istiyordum. Ama bu düşünce birkaç saniye zihnimi rahatsız ediyor sonra da yok oluyordu. Aslında geçici bir hevesti. Ben buradaki işimden memnundum. Fakat kariyerim için çok iyi bir fırsattı...
Aklıma gelen fikirle "Buldum." diye bağırdım. "Ne buldun?" dedi Oğuz merakla. "İtalya'ya gitmeden de çalışmalarımı buradan yapabilirim, tasarımı teslim etme kısmını da e-posta yoluyla yapabilirim. Bu şekilde çalışan birçok kişi var." dedim sevinçle. "Ayy! Bir taşla iki kuş hem senden uzak durmuyorum hemde işimi yapıyorum!" dediğimde Oğuz şaşkınca bakıyordu.
Şaşırmıştı tabii çocuk.
"Ay Oğuz gitmeden de işte çalışabilirim!" dedim ona sarılarak. "Gerçekten mi? Sonra hevesimiz kursağımızda kalmasın." dediğinde sesi temkinliydi. "Evet!" dediğimde hâlâ inanmıyordum.
Tek yapmam gereken şartlarımı Stefan'a belirtmekti eğer kabul ederse bende teklifini kabul edecektim. Eğer kabul etmezse de Oğuz'u bırakmaya niyetim yoktu.
❦
Ben evlatlarımı hiç ayırır mıyım?
NAYIRRRRRRR.
Bölüm birkaç gün gecikti, hesabımda duyuru yapmıştım hayatımda bazı aksilikler ve beklemeyen işler çıktı, diye. Sizden bir hafta izin istemiştim, çok şükür beklediğimden erken bittii. Bende hemen bölüm atıyorummm.
Bundan sonra aksilik çıkmazsa her gün bölüm geliyorkeee. (Bazen iki de olabilir)
Sizleri seviyorumm muahhhh 💕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASTSUBAY BEYCİĞİM | Texting ✓
General FictionBilinmeyen numara: Seni anan benim için doğurmuş canımmmm Bilinmeyen numara: Hamurunu benim için yoğurmuş canımmmmm Bilinmeyen numara: Küçükken annen büyüyünce seni oğluma alacağım derdi. Bilinmeyen numara: Büyüdüm nikah tarihi ne zaman? Bilinmeyen...