5.4

914 71 75
                                    

Siyah bir gece elbisesi giymiştim, makyajımda bitmişti. Düğün için artık hazırdım.

İbocan ve Bengü'nün düğünü için Şırnak'a gelmiştik. Onlar burada yaşıyordu ve düğün burada olacaktı. Ben ve Oğuz'u davet etmişlerdi, bizde iki gün önceden kalkıp buraya gelmiştik. Otelde kalıyorduk, küçük bir oteldi ama odası bize yetiyordu.

Belime sarılan ellerle gülümsedim. Oğuz'un belime sıkıca doladığı ellerinin üstüne elimi koydum.

"Çok güzel olmuşsun." dedi kafasını omzuma koyarak. Alttan alttan bana bakıyordu, sıcak nefesi boynumu sıyırıp geçiyor ve benim kalp atışımı hızlandırıyordu. Oğuz biraz daha yaklaştı, dudaklarını boynuma bastırarak bir öpücük bıraktı. Gözlerimi kapatıp anın tadını çıkardım, Oğuz askılı elbisenin açık bıraktığı omzuma da bir öpücük bıraktı.

Burnunun ucunu omzuma sürttü, huylandığım için kıkırdadım. "Huylanıyorum." dedim gülerek. Oğuz inadına daha çok yaptı. Hatta omzuna arka arkaya öpücükler bırakmaya başladı, huylandığım için kahkaha atıyordum. "Ya Oğuz dur!" dedim nefes alamayarak. Oğuz yanağıma yaklaşıp kocaman bir öpücük bıraktı. "Öpersen bırakırım." dediğinde ellerimi havaya kaldırıp pes ettim. "Tamam, tamam!" dedim nefes almaya çalışarak.

Oğuz arkamdan çekilip önüme geldi, "Evet bekliyorum." dedi zafer kazanmış edayla. Uzanarak dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Bir iki saniye sonra hemen çekildim. Oğuz belimden tutarak beni kendine doğru hızla çekti, belimdeki elini kullanarak beni kendine bastırdı. Dudaklarını dudaklarıma bastırarak beni öpmeye başladı, yavaş öpüşü hızlanıyordu. Üst dudağımı emmeye başladığında elimde olmadan kısık sesle inledim.

Kızararak geriye çekildim, alnım onun alnına yaslanmıştı. Verdiğimiz sık soluklar dudaklarımıza çarpıyor az önce yaşananların gerçekliğini kanıtlıyordu. "Oğuz!" dedim utançla. "Efendim yavrum," dedi sırıtarak. Gözlerimi ona diktiğimde hafif kızardığını görmüştüm.

İyi bari az utanması kalmıştı. Nerede benim utangaç Oğuz'um? Bana olan aşkını itiraf ettikten sonra bambaşka birisi olmuştu. Utanmaz, duygularını saklamayan, benden çekinmeyen...

"Oğuz!" dedim kahkaha atarak. Gördüğüm şeyle gülmeden duramıyordum.

Oğuz kaşlarını çattı, "Ne oldu?" dedi merakla. Gülmemi durduramıyordum.

KIRMIZI RUJUM OĞUZ'UN DUDAKLARINA BULAŞMIŞTI!!!!

Oğuz aynaya dönüp baktı, "Hass-" deyip bana döndü. Ettiği küfürü beni görünce yuttu. "Merhaba çok güzelsiniz, bir yemeğe çıkabilir miyiz?" dedim Oğuz'a abaza dayılar gibi sulanarak.

Oğuz elini yüzüne götürüp kapattı, "Ne münasebet. Ben nişanlıyım, uzak durun benden!" dedi bana ayak uydurarak. "Ne olacak yavrum, bir yemek?" dedim ona yaklaşarak. Yüzündeki ruju gördükçe gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Onun benden bir farkı yoktu. "Olmaz. Ben nişanlımı aldatmam! Uzak durun benden! Yoksa çığlık atarım!" dediğinde kahkaha atmaya başladım.

Oğuz benim gibi güldüğünde ikimizde neredeyse gülmekten yere düşecektik. "Ay!" dedim en sonunda kendimi dizginlemeye çalışarak. Ama Oğuz'a baktığımda yine gülmeye başladım, dizlerime koyduğum ellerimle destek alıp ayakta duruyordum, yoksa yere düşecektim. Artık yanaklarım ağrıyordu.

"Düğüne geç kalacağız!" dedim konuşmayı başararak. Oğuz boğazını temizleyip gülmesini durdurdu. "Bunu diyeceğimi hiç düşünmezdim ama ben bir rujumu temizleyeyim," dedi. Gülmemek için kendini zor tutuyor gibiydi. Banyoya doğru gittiğinde bende tekrardan kırmızı rujumu sürdüm, malûm hepsi Oğuz'un dudaklarına bulaşmıştı.

Oğuz odaya girdi, bende o da hazırdı. İkimizde el ele tutuşup düğünün olacağı salona doğru yola çıktık. Araba düğün salonun önünde durduğunda ben ve Oğuz indik. Oğuz elini belime atarak beni yönlendirdi. Salon çok kalabalıktı, gözlerim Ahu'yu aradı. Timin hepsi buradaydı. Mert ve Turan yan yana durmuştu, Turan Mert'in omzuna elini atmış öylece dikiliyorlardı. Gökalp Ahmet ve Haso da yan yana durmuş gelenleri karşılıyorlardı.

Ayaz Ahu'nun peşinden geliyordu. Ahu mavi bir elbise giymişti, çok güzel gözüküyordü. Ayaz ise lacivert bir takım giyerek onunla uyumlu olmuştu. Çok uyumlu ve güzel gözüküyorlardı. Ahu beni görünce gülerek elini salladı. Onun gibi el salladım.

"Ay hoş geldin," dedi bana sarılarak. "Hoş buldum." dedim gülerek. Oğuz Ayaz'a kafasını eğerek selam verdi, Ayaz ona uyarak aynı şekilde ağır başlılıkla selam verdi.

"Bengü nerede?" dedim merakla. "Geliyorlar bir beş dakikaya inecekler, ay bir heyecanlı görmen lazım." dedi sevecen sesiyle. Arkadaşlığımız çok ilerlemişti, gelir gelmez bizi Ayaz ve Ahu düğün yoğunluğuna rağmen karşılaşmışlardı. Ahu onların evinde ne kadar kalmaya ikna etse de önceden otel tuttuğumuz için reddetmek zorunda kalmıştık. Bengü ve İbocan'ın düğün hazırlıklarının çoğuna yardım etmiştik. Artık her şey hazırdı.

Kapanan ışıklar ile salonu bir fon müziği doldurdu, İbocan ve Bengü el ele tutuşmuş şekilde içeriye girdiler. Salonu dolduran alkış sesleri ile bizde alkışladık. "Çok güzeller!" dedim Ahu'ya doğru. "Darısı sana," dedi kıkırdayarak. Onun gibi güldüm.

Bengü ve İbocan dans etmeye başladığında çok güzel gözüküyorlardı. İbocan'ın Bengü'ye olan bakışları tarif edilemezdi, bütün duygularını belli ediyordu.

Ahu'nun yanında Ayaz dikilmiş ona sarılmıştı, benim yanımda Oğuz durmuş elini belime atarak Bengü ve İbocan'ı izliyorduk.

İki saat sonra...

Halay çekmekten pertim çıkmıştı. Sadece ben değil Ahu da yorgunluktan bitkin düşmüştü, Bengü topuklu ayakkabılarını çıkarmış oturuyordu. "Son halaya kalmayacaktık." dediğimde üçümüz de güldük.

Aklımda bir şarkı var aynı bizim çocukların vibeini, Son An'ın, veriyor. Mind over matter...

"Ve mevsimler değiştiğinde yanımda duracak mısın?"

ASTSUBAY BEYCİĞİM | Texting ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin