Oğuz gözlerini yorgunca açtı etrafına baktığında herkes uyuyordu. Yerinde hareket etmeye çalıştı, sızlayan yarası ile yüzünü ekşitti. Berbat bir haldeydi. Kafasını eğerek yarasına bakmaya çalıştı, sargı değişmişti ve artık fazla acı hissetmiyordu. Sanki uyuşmuş gibiydi.
Kendisi bayıldıktan sonra sargısını değiştirmişlerdi. Oğuz'un acı ile titrediğini gören adam ise gizlice Oğuz'a narkoz enjekte etmişti. Acı vardı ama bu artık o kadar da keskin değildi.
Rahat bir nefes alacak vakti yoktu, kaçmalıydı. Hemde hemen.
Öncelikle elindeki ipleri çözmeliydi, yoklamak adına elini biraz oynattığında iplerin gevşemiş olduğunu fark etti. Yerinde kıpırdandı oturduğu yerde dikleşti, etrafını keskin gözlerle süzüp ipleri çözmeye yarayacak keskin bir şeyler aradı. Ama yoktu.
Ellerini iplere doğru götürerek çözmeye çalıştı, başka çaresi yoktu. Ebu Kasım yattığı yerde hareketlendi, Oğuz nefesini tutup yerinde dondu. Herkes derin bir uykuda uyuyordu, kaç gündür uyumuyorlardı ve şimdi uykuya hasret kalmışlardı.
Oğuz düğümleri açmaya devam ediyordu, çözülmesine az kalmıştı. Kısa ama Oğuz'a göre uzun bir uğraşla düğümleri tek tek çözdü. Hızla iplerden kurtuldu, elleri çürük içindeydi.
Bu iplerden kurtulduğu gibi bir an önce buradan kurtulması gerekiyordu. Biricik'e sözü vardı. Eğer kendisine dikkat etmezse onu vuracağını söylemişti. Aklına onun sözleri gelince yüzünde bir gülümseme oluştu. Bu duruma rağmen gülümsedi.
Kendini toparlayıp ayağındaki ipleri çözdü. Yarasına dokunduğunda acı ile yutkundu, her ne olursa olsun kaçması için her şeyi yapacaktı. Ayağa kalktığında yarasının sızladığını hissetti. Önemsemedi.
Yavaş yavaş adımlar atarak çıkışa doğru hareket etti, Ebu Kasım'a ve diğerlerine baktı, ilk olarak kaçmalıydı sonra bu şerefsizlerin icabına bakacaktı. Attığı her adımda sessiz ve dikkatli olmaya dikkat ediyordu.
Yerde yatan adamın üstünden geçti, bir iki kişi içinde aynı adımları tekrarladı. Nefes alışları o kadar hızlanmıştı ki sesinin dışarıdan duyulmaması adına eli ile ağzını kapattı. Kapının en yakınında Ebu Kasım uyuyordu, onu uyandırmadan yanından geçti.
Ama o öyle sanıyordu.
Tam kapıya ulaşmıştı ki boynuna dayanan bıçakla nefesini tuttu. Boynunda hissettiği nefesle gerilen bedeni ile donup kaldı. Kimseyi uyandırmadığına adı gibi emindi. Bu adam ne ara uyanmıştı?!
Ebu Kasım gülümsedi "Demek kaçıyordun minik sıçan?" diye sordu alayla. Oğuz hareket ettiğinde bıçak boğazında hafif bir çizik bırakmıştı, o çizikten sızan kan boğazında iz bırakarak bedenine doğru sızıyordu.
Uyanan adam önündeki manzaraya şaşkınlıkla baktı, bu adam Oğuz'a narkoz enjekte eden kişiydi. "Ne oluyor orada?" diye bağırdığında Ebu Kasım o tarafa doğru döndü. Oğuz fırsattan istifade Ebu Kasım'ın karnına direğini geçirerek atakta bulundu.
Ebu Kasım geriye doğru düştü, bıçak Oğuz'un çenesini kesmişti. Oğuz elini yüzüne götürüp kan akan yeri sildi, "Lan şerefsiz yüzümde iz bırakma. Döndüğümde beni bekleyen biri var. Mümkünse az hasar." dedi sinirle. Ya yüzündeki izler yüzünden Biricik üzülürse diye düşündü. Zaten her yerinde morluk ve yara olduğuna emindi. Daha fazlasına gerek yoktu. Mümkünse az hasar.
Ebu Kasım elindeki bıçağı tutarak ayağa kalktı, "Ne anlatıyorsun lan sıçan?!" diye bağırdı. Oğuz alayla gülümsediğinde neye uğradığını şaşırdı, bu asker ne ara toparlanıp da kendisine saldırıyordu, diye düşündü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASTSUBAY BEYCİĞİM | Texting ✓
Ficção GeralBilinmeyen numara: Seni anan benim için doğurmuş canımmmm Bilinmeyen numara: Hamurunu benim için yoğurmuş canımmmmm Bilinmeyen numara: Küçükken annen büyüyünce seni oğluma alacağım derdi. Bilinmeyen numara: Büyüdüm nikah tarihi ne zaman? Bilinmeyen...