Sevinçle yerimde zıpladım. Yatakta olduğum için dengemi kaybedip yere düştüm. Birde kalçamın üstüne düşmüştüm lağnettt!
"Ah!" dedim kalçamı tutarak. "İyi misin Biricik?" duyduğum ses telefondan geliyordu. Stefan'la konuşuyordum, teklifimi kabul etmişti. Telefonu kapattığımı sanmıştım ama hâlâ açıktı. Yatağın üstüne uzanıp telefonu aldım. "Ay iyiyim ayağım takıldı da," dedim açıklama yaparak. "O zaman görüşürüz." deyip cevabını beklemeden telefonu kapattım.
Kalçam gitmişti! Acıyordu.
Sızlana sızlana yerden kalktım. Bu haberi Oğuz'a vermem gerekiyordu! Bu sabah yanında olmama rağmen özlemiştim onu...
Sabah kahvaltı yapıp hemen eve geldim, annem sorduğunda Oğuz onlarda olduğumu söyleyip olayı idare etmişti. Yine kendinin demesine göre Selen teyzeye durumu anlatmıştı, o da idare edecekti.
Ben gerçekten ballıydım.
Odadan çıkıp salona geçtim, annemler oturuyordu. Abim peşimden salona geldi, "Biricik gelsene bir," dediğinde anlam vermeyerek yanına gittim. Annemle babam bizi umursamadan dizi izlemeye devam ettiler. "Gidiyoruz." dedi sırıtarak.
Koridorda duruyorduk, "Nereye?" diye sordum merakla. "Okeye. İki el okey atacağız," dediğinde dalga geçtiği için ona sinirle baktım. Kaşlarımı çatıp ona sırtımı döndüm, "Bende seni ciddi ciddi dinliyorum ya!" deyip gidiyordum ama abim giymiş olduğum tişörtün ucundan tutup beni çekti.
"Dur bir dakika dur." dedi beni yatıştırmak ister gibi. "Şaka yapmıyorum. Oğuz aradı, Alperen'in evine gidiyoruz. Orada okey oynayacağız, sen biliyormuşsun." dedi. Şaşkınlıkla gözlerimi açtım.
NE?
Oğuz hâlâ hatırlıyor muydu? Onunla mesajlaştığımız dönemde bunun sözünü vermişti, ben neredeyse unutmuştum. Ama o hâlâ unutmamıştı.
"Biricik salak mısın kardeşim niye mal mal gülüyorsun?" diyen abime de gülerek baktım. O diyene kadar güldüğümün farkında değildim. "Sanırım kusacağım iğrenç. Aptal aşık." deyip kafama hafifçe vurdu. Öfkeyle ona baktım, "He. İşte bu yüz, senin gerçek yüzün." dedi yüzüme gıcık gıcık bakarak.
Sinirle ona yürüdüğümde odasına kaçıp kapısını kapattı. "Beş dakikaya kapıda ol!" dedi odasından bağırarak.
Göz devirip odama hazırlanmaya geçtim. Abim diye söylemiyorum, çok iyi anlaşırdık.
Kıyafet dolabımı açıp içindekileri süzdüm, elime gelen beyaz tişörtü ve altına siyah kargo bir pantolonu giydim. Sade giyinmiştim, saçlarımı ise at kuyruğu yapmıştım.
Odamdan çıktığımda kapıya gidip spor ayakkabılarımı giydim, abim görünürde yoktu. Bir de beş dakikaya kapıda ol, diyordu.
"Abi!" diye seslendim, "Geliyorum!" diye bağırdı o da. Kendisinden önce gelen parfüm kokusuyla yüzümü ekşittim. Simsiyah giyinmişti, giymiş olduğu deri ceket kendisine farklı bir hava katmıştı, saçlarını özenle taramıştı. Kahverengi gözleri, hafif uzamış olan sakalı onu daha bir özenli ve çekici göstermişti.
Yalan yok yakışıklı olmuştu.
Dün Oğuz, bugün abim. Bu deri ceketler iyi değildi.
"Abi." dedim onu abartılı bir şekilde süzerek. "Çok yakışıklı olmuşsun." dediğimde akmayan gözyaşlarım siler gibi yaptım. "Büyümüşte yakışıklı olmuş, geçen gün senin dondurmanı yedim, diye ağlıyordun. Ne ara büyüdün?" dedim. Abim başlarda oluşan gülen yüzünü sonlarda öfkeli bir ifadeye bıraktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASTSUBAY BEYCİĞİM | Texting ✓
General FictionBilinmeyen numara: Seni anan benim için doğurmuş canımmmm Bilinmeyen numara: Hamurunu benim için yoğurmuş canımmmmm Bilinmeyen numara: Küçükken annen büyüyünce seni oğluma alacağım derdi. Bilinmeyen numara: Büyüdüm nikah tarihi ne zaman? Bilinmeyen...